ARTVİN İLİ ŞAVŞAT İLÇESİ VELİKÖY KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Haritası
Üyelik Girişi
Aidat Borcu Sorgulama
velikoydernegi.com.tr
Takvim
Saat

HER YÖNÜYLE VELİKÖY

 

VELİKÖY TARİHİ

Veliköy ve tarihi hakkında bugüne kadar sadece 1945 yılında Veliköy Başöğretmeni Hisabali TURAN beş sayfalık bilgi yazmıştır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi köy halkının hangi zamanlarda ve ne gibi sebeplerle buraya gelip yerleştikleri hakkında kayda değer bilgi bulunamadı. Veliköy'e ait bir başka bilgi de 97 yaşında Hisabali Turan'a bilgi veren Süleyman Dede (Kara Sulo)nin söylediklerine dayanmaktadır. Süleyman Dede 1855 yılında Veliköyü'nün 30 hane olduğunu, köyün bundan 200–250 sene evvel (I 700-1750) yılları arasında kurulmuş olduğunu söylemiştir. Veliköy sınırlarını teşkil eden tepeler üzerinde rastlanan harabeler, yollar, mağaralar ve mezarlar, bu köyün ilk kuruluş yerinin tepeler üzerinde olduğunu göstermektedir.

Bugünkü köy arazisinin de Buril (Burlel) ve karşısındaki Kudret'le aynı seviyede olduğu ancak bir veya iki defa meydana gelen deprem yüzünden çöküntü yaparak vadi şekline dönüştüğü tahmin edilmektedir. Birinci çöküntü de Nigrat ve karşısındaki Satarın düzü, Karanuğ Ağo ve Nakoğar seviyesine inmiş, ikinci çöküşte bugünkü konumuna geldiği varsayılmaktadır. Eski yerleşim yerleri Burlel-Samsil-Göller-Kudretler-Datinavur-Tatğora¬ ve Nigrat mevkileridir. Ayrıca Kilise Başı'da eski bir yerleşim yeridir. Veliköy'ün gerçek tarihini tespit etmek tabii ki uzmanlık isteyen bir husus olup, bu da bizim haddimize düşmez. Ancak buralarda gerçek bir arkeolojik kazı ve çalışma yapıldıktan sonra köyün kuruluş tarihi bu işin uzmanlarınca tespit edilebilecektir. Bugünkü köyün ilk kurucularının dört hane olduğu söylenmektedir.Bu haneler Paşa ve kardeşi Torun ile Melekler ,Cino ve Bekir Bey'dir.

Paşa dede ve kardeşi Torun dede bugünkü "Paşagil ve Torungil" denilen soyun dedeleridir. Paşa ve Torun dedenin Aşağı mahalle, Aksakallar, Yukarı mahalle, Kayabaşı ve Recep Hana mahallelerinin büyük bir bölümünün sahipleri olduklarını söyleyebiliriz. Bu düşünce yukarıda saydığımız soyların arazilerinin sınırlarından anlaşılacağı gibi daha önce yayınladığım Veliköy’e ait kitapçıktaki soyağaçlarına ve diğer kaynaklara dayanmaktadır. Ayrıca, bu soyların Pınarlı köyü’nde Kadirgil’den başlayıp, derman suyu ve Velat’a kadar arazilerinin bulunduğu, hatta Tülaze mahallesinin karşısında kışlaları olup, bu kışlaya uzun yıllar Süleyman Dede (Kara Sulo) yaz mevsiminde hayvanlarıyla birlikte çıktığı belirlenmiştir.

İkinci hane Melek'ler olup, bu da Cami mahallesin'de bugünkü Yaşar soyadını taşıyan ailelerin dedeleridir. Cami mahallesinin büyük bir bölümü ile Değirmen kapısının tamamı ve Taş funğarından yukarı köprüye kadar ki bölümü Melek'lere aitti. Değirmen kapısının büyük bir kısmı çaya yakın olduğu için bostan yapılmış, her şeyde çok cömert olduğu söylenen Melek dede, bu bostanların ürünlerini hırsızlardan korumak için birçok bostanı yakınlarına veya başka yörelerden gelip köye yerleşenlere dağıtmıştır.

Üçüncü hane Cino (Cengiz) olup, buda bugünkü Cinolar mahallesindeki Aydın soyadını taşıyan ailelerin büyük dedesidir. Cino dede Pınarlı Köyü’nde ki dolaplar ile Avcıoğlu kadar ki birçok çayırın sahibi olduğu bilgi kaynağına ulaşılmıştır.

Dördüncü hane ise Ziyaret Mahallesinde bugünkü Ocak-Meydan ve Uygur soyadlı ailelerin büyük dedeleri Bekir Bey'dir. .Bekir Bey, Pınarlı Köyü’nde dükkânlar mevkiinden Pona’ya giden yolun Meydanlar Mahallesine çıkış yolunda kışlası olup, 1945 yılından önce Alhangilin Gülali isminde birisine satılmıştır. Bu bilgileri 1928 de 120 yaşında ölen yani 1808 doğumlu Topçuoglu Ali Ağa'nın kızı İffet'e anlattıklarını, İffet Nine'nin ise bugün hayatta olan Fahrettin UYGUR'a aktarmasıyla öğrenilmiştir. Topçuoğlu Ali Ağa; Behri, Necip ve Nedim Yılmaz'ın dedeleri olan Süleyman Efendi'nin babalarıdır.

Veliköy'e ilk giriş yolu Ciritdüzü köyü, Çatalyol Cacgar kayasının üstünden, Şatırların yukarısındaki Uyuzlu Ağoya ve oradan Şatırlar Mahallesine geçerdi. Hayrat'ın yolunu öküz arabası yolu olarak Maçahel'den gelen Yüksek soyadlı Ahmet isminde birisinin yaptırdığı söylenmektedir. Şimdiki mevcut yolu ise köy imecesi ile Kocabey'1i Molla Yusufun yaptırdığı belirtilmektedir. Eski kervan yolu da, Hayrattan gelir Tığmenlerin güneyindeki burundan geçerek, kayanın dibinde yapılan iki adet ağaç köprü ile çayın doğu kıyısından devam ederek Pınarlı köprüsü ne çıkarmış. 1960'dan önce köprülerden birinin çalıştığını bugün hayatta olan çoğu yaşlı insan bilmektedir.

Bu ve buna benzer bilgileri üç yıldan fazla bir zamanda köyde yüz yüze görüştüğüm 20 kadar yaşlı ve tecrübeli insanlardan aldım.

MERYA: Fin-Macar Türklerinde bir boyun adı idi, ayrıca bu isim insanlara da verilirdi. (Veliköy'ün eski ismi 'Merya' ve 'Mirye' olarak geçmektedir).

MİRYE: Hisse kazası, hisse beylerinin oturduğu yer anlamındadır.

VELİKÖY: Cumhuriyet'in ilanından sonra köylere isim verilirken Ziyaret Mahallesindeki Veysel Karani emarelerinin bulunması sebebiyle Veli ismi verildiği söylenmektedir. Veliköy'ün sınırlarını her tarafı tepelerle çevrili bu yerler belirler.

Doğusunda Meşeli Köyü vardır, Bu köyler arasında Kıçavura, Ziyaret, Taşlıyol, Büyük Satarın başı, Nakverin sırtı, Samela ve Kanlı satarın tepeleri iki köy arasındaki tabii bir sınırı belirler.

Köyün kuzeyinde Pınarlı Köyü vardır. İki köy arasında belirgin bir sınır yoktur, her iki köyün çayırları birbirine karışmış vaziyettedir. Hatta Veliköy'e ilk yerleşen kişilerden Paşa ve Torun Dede ile Bekir Bey'in Pınarlı köyünde kışlaları bulunduğu gibi, bu köyde geniş arazilerin de sahibi oldukları kanıtlanmıştır. Klasik olarak bu iki köyün arazisini birbirinden Köprübaşı denilen mevki ayırt eder.

Pınarlı köyü sınırından batıya doğru gidilince Cevizli köyüne rastlanır. Veliköy ile Cevizli Köyü arasında da Burlel Yanık, Büyük Soç ve Korhil tepeleri birer tabii hudut teşkil eder.

Veliköy'ün güneyinde de Ciritdüzü ve Köprülü köyleri vardır. Bu kesimde de her üç köyü birbirinden Hayratyolu diye tabir edilen mevkiiden Köprülü köyüne ayrılan yol kavşağı ayırır.

KÖY ŞİVESİ VE DİL KÜLTÜRÜ

Bölgenin zaman zaman yabancıların eline geçmesi nedeniyle yöre ağzına yabancı sözcükler girmiştir. Bu durum dilimizde büyük tahribatlara sebep olmuş ve dilimizin gelişmesini büyük ölçüde engellemiştir. Yer isimlerinden hangi toplulukların burada yaşadıkları kolay bir şekilde tespit edilebilmektedir. Bölgenin iyi tanımlanmasında insan, eşya, hayvan, dere, tepe ve dağ ile diğer yer isimleri önemli birer belge durumundadır.

Veliköy de insan isimlerinin çoğu Türkçe, Gürcüce, Arapça ve Farsça kökenden gelmektedir. Bu isimlerin tarihsel geçmiş ve kültürel ilişkiler bakımından önemli rolü vardır. İnsan isimlerinin sürekli değişikliğe uğramasına karşı, insan toplulukları değişse de yer isimleri değişmemekte, sadece söyleniş farklılığı ortaya çıkmaktadır.

Hayvan isimleri ise; sahiplerinin etnik kökenlerini ve yaşam biçimlerini gösterdiği için diğer bölgelerden farklılık gösterir.

Uygur Türkçesi sözlüğünde kent (Şehir) olarak geçtiği gibi Divanü-Lügat-it Türk'de Oğuzlara görede kent (köy) ismi olarak kullanıldığı, zaman içerisinde "n" harfi çıkarılarak "ket" haline dönüştüğü bu kelimenin Türkçe olduğu ve bir yer adı olduğu kesinleşmiştir. Taşkent - Özkent gibi Türk ülkeleri ile Veliköy'ündeki "Şaba-ket" muhiti adını verdiğimiz bölgeninde yerleşim yeri olduğu ve bu kelimenin Türkçe'den geldiği belirlenmiştir. Eskiden boy, uruğ ve kişi adlarının sonuna yurt anlamını ifade eden "il ve el" ekleri getirilmiştir.

Veliköy'deki Samç-il ve Kortan-el gibi. Göktürkçe'de "at ve et" çoğul eklerini alan isimlerin topluluk beylerinin adlarının çoğullaştırılmasını gösterir. Veliköy'deki Çiçin-et, Kedis-at, Ahrap-et, Nigr-at ve Kudr-et gibi. Kırgız Türkçesi; çağatay Türkçesi ve Azeri Türkçesinde AVUL-AVUR kelimesinin çadır, köy ve aba anlamını taşıdığını ve kelimelerin sonuna geldiğinde bir yer adını ifade etmektedir. Çağa-vur, Binbila-vur, Paraşe-vul, Kaçina-vur, Eneka-vur, Datina-vur ve Kıça-vur gibi yer isimleri Veliköy'de mevcuttur. Ayrıca Kırgız Türkçesinde "çepiç" iki yaşına basan keçi, "çolo" boş vakit geçirme yeri olarak geçmektedir.

Bunun yanında"Bezekli", "haçan", "heç", "neça", "tökülma", "boylanmak" gibi kelimeler de Azeri Türkçesinden gelmekte¬dir. Kuman/Kıpçak Türkçesinde "khev" (ğiev) sözcüğünün "dere" anlamına geldiği Prof Dr. A. Mecit DOGRU'nun Yukarı Kür Boylarının yer adları üzerinde yaptığı araştırmada tespit edilmiştir. Ayrıca Gürcüce de "ğev" büyük su akarı olarak geçmektedir. Veliköy'deki Tıvi-ğev ve Cerme-ğev açıklanan yer özelliklerini taşımaktadır. Çocuk oyunlarında kullanılan "çöt" aracının Yakut Türkçesi'ndeki anlamı "değenek" demektir.

Türkiye Türkleri ile Uygur Türklerinin birbirine çok uzak topraklarda yaşamaları dolayısıyla iki şive arasında belli bir temas ve beraberlik yoktur. Ayrı siyasi idarelere, ayrı sosyal çevrelere ve ayrı kültürlere mensup olmaları, dil farklarını meydana getiren en önemli nedenlerdir. Bütün bunlara rağmen birçok kelimenin konuşma şekli ve anlamı her iki Türkçede de aynıdır (Ağır, anız, bağır, balık, bezek, beşik, etek, kalın, katık, karın, kamış, kepek, ipek, teke, saç ve oyun gibi).

Uygur Türkçesi Doğu Türkistan'da (Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı Uygur Özerk bölgesi) BDT' da yer alan Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile Suudi Arabistan, Türkiye ve Pakistan'da ki birçok bölge de konuşulmakta ve yazı dili olarak kul-lanılmaktadır. Özellikle Veliköy'de kullanılan birçok kelimenin söyleme şekli Uygur Türkçesiyle benzerlik içerir. Yer ve eşya adları sözcüklerinde zaman süreci içinde ufak tefek değişiklik olduğu görülmektedir.

Yöreye ilk yerleşen topluluk, başka bir bölge veya ülkeye gittiğinde, aynı yere gelip yerleşen bir başka boy zamanında, yani önceden bu yerlere verilen isimleri araştırıp tespit ettikten sonra ya bu adları aynen korur veya kendi dil yapısına göre telaffuz ederek ufak tefek değişiklik gösterir. İki yüzyıla yakın bir zamandır Veliköy'de yer adı verme, bir soyu ifade etme töresi atalarımızın ki gibi aynen devam etmiştir.

Örneğin 'Torun-gil, Paşa-gil, Hoca-gil, Çarali¬gil, ibadi-gil, Yavuz-gil" gibi. Veliköy'de Ahıska şivesine benzer şive ile konuşulur. Bazı aşiret kollarının Ahıska Batum Kırım ve Acara'dan gelerek Veliköy ve çevresine yerleştikleri düşünülmektedir.

Veliköy'de bazı meyvelerin 'Batum elması" ve "Acara armudu' ismi ile anılması, Batum ve Acara bölgeleriyle çok eskiye dayanan ticari ve kültürel bağların bulunduğunun bir kanıtıdır. Çevre köylerle Veliköy'deki şive farklılığının tarihin ilk çağlarından beri yörede çeşitli toplulukların yaşamaları ve bu bölgeye yapılan göçlerden kaynaklanmaktadır.

Dil kültürünü Veliköy özelinde değil çevre köylerle birlikte değerlendirilmesinin daha sağlıklı olabileceği düşünülmektedir. Çünkü Veliköy'e Ardahan, Posof, Artvin'in Maden Köyü, Şavşat'ın Köprüyaka Köyü, Koyunlu Köyü, Ziyaret Köyü, Yoncalı Köyü, göle i1çesi Ahıska, Maçahel, Kırım ve Batum'dan göç edip yerleşenler bu köyün bütününü meydana getirmişlerdir.

Veliköy'e komşu köylerde bile bazı sözcüklerin farklı biçimde söylenmesi dil birliğimizi çok olumsuz etkilemiştir.

Bunları bazı örnek sözcüklerle açalım  : Abo/ana/anne,  akıl/hakıl, ama/hama, böylece/belaca, elbet/helbet, erik/örük, diken/tikan, dikine/tikine, dükkan/tükan, katık/katuğ, nimet/namet, öküz/okuz, okka/hokka, oluk/holuk, rüzgaz/yüzger, tarla/talla, yalanız/yalağuz, yün/yünk, yiyit/igit v.s. gibi.

Şavşat ilçesindeki Gürcüler daha çok Meydancık bucağında yaşamaktadırlar. Meydancık'ta; Dağanize, Subukize, Sorkaze, Butize, Şuğlaze, Civize, Kordohaze ve Goruaze gibi mahalle ve bir soyu ifade eden isimler vardır. Bu soylardan dağanize'nin Gürcistan'a bağlı İmeret'ten geldiği kanıtlanmıştır. Diğer soyların da yine Gürcistan veya yakın bölgelerinden geldikleri düşünülmektedir. İmeret'ten Veliköy'e "Pilpize", Meşeli köyüne "Halaze" "Kobaze" ve "Cuğaze", Kayadibi köyüne "Kordaze-Parmuze:' Saylıca köyüne "Pankize" Kayabaşı köyüne "Turmanize" soylarının gelip yerleştikleri, bu köylerdeki mezarlık ve mahalle isimlerinden anlaşılmaktadır.Bunların dışında Veliköy ve çevre köylere birçok Gürcü ailenin yerleşmesi dolayısıyla, bu yöre Gürcü dili ve kültürünün etkisi altında kalmıştır.



TÜRKÇE ANLAMI

Meydancık Gürcülerinin telafuz şekli

Veliköy’de Telafuz şekli

 

Çayır ve hayvan otarak yeri

Nişaçala

Nişaçala

Sazlık, sulu çayır

Çoci

Çoç

Karanlık yer

Çiçinet

Çiçinet

Büyük su akarı

Ğev

Tıvı-ğev /Cerme-ğev

Büyük mısır tarlası

Ğana

Recep-ğana

İyi çayır

Çala

Kadi-çala

Beyaz kaya

Tetri

Tetrop

Kaynak suyu

Ciğaro/Zkaro

Dizğaro

Ağaç kazı k

Mesari

Mesar

Küçük sepet

Kalati

Kalat

Tahta divan

Sevki

Söki

Küçük delik

İcucune

Çiçina

Karın bölgesi

Puşi

Puş

Mide-barsak

Kuçi

Kuç

Böbrek

Tikmela

Tikmel

Ayı

Datvi

Datvi

Bir çeşit yemek

Kaloco

Kalacoş

Yayla yemişi

Moçvi

Moci

Yayla yemişi

Merckali

Mesğal



Ayrıca aşağıda da belirtilen kelimelerin hem Gürcüler, hem de Veliköy'lüler tarafından kullanıldığı görülmektedir. Buna göre birçok kelimenin Gürcüceden dilimize, Türkçeden de Gürcü diline geçtiği düşünülmektedir. Ağo, buğari, burği, çintal cinskal, çaça, çançalak, çinel çiçkar, ğaro, ğırıç, ğımeciya, ğıj, ğırak, ğuti, ğunzura, ğoğola, ğabap, ğeco, gökmacuna, görcola, kavrakan, kakuça, kerdige, ket, kenkoğ, koğ, kolo, kopo, lort, koteta, kotik, koşat, kokola, kona, kopça, kuğe, kunçul kurka, kurki (korkli), kuşluğ, papacela, papul, papu, patat, pöhrenk, puço, saskavi, şaşorti, tığırbi, toğli, tujuna, turoş, usğet, yanpuri ve ziğarbi v.s.gibi..

1998 YILINA GÖRE TÜRKİYE GENELİNDEKİ

VELİKÖY’LÜLERİN DAĞILIMI

 

İKAMET ETTİĞİ YER

 

NÜFUS ADEDİ

Adana

5

Adapazarı

100

Aksaray

2

Amasya

5

Ankara

150

Artvin

410

Aydın

2

Balıkesir

6

Bilecik

2

Muğla

2

Bolu

8

Bursa

260

Tekirdağ

4

Erzurum

8

Gaziantep

4

Çanakkale

5

İstanbul

700

İzmir

100

İzmit

215

Kars

22

Kayseri

3

Kırklareli

8

Manisa

8

Muş

4

Samsun

80

Rize

34

Trabzon

2

Uşak

3

Van

5

Yozgat

8

Zonguldak

5

Almanya

8

Amerika

4

Avustralya

4

İsviçre

3

 T O P L A M

        2.289



YILLARA GÖRE NÜFUS HAREKETLERİ

1965

1970

1975

1980

1985

1990

1997

2000

2007

1227

1054

1010

988

781

659

380

304

218



MÜLTECİ VE GÖÇMEN DURUMU

Köy halkının büyük bir bölümü yukarıda açıklandığı gibi başka yerlerden gelmiştir. (Ahıska, Kırım, Batum, Maçahel Şavşat Koyunlu Köyü, Köprüyaka Köyü, Yoncalı Köyü, Ziyaret Köyü, Artvin Maden Köyü ile Rize, fosof ve Ardahan) gibi. Köyde eskiden' poşa' denilen göçebeler bulunurdu. Fakat son yıllarda bunlar da köyü terk etmişlerdir. Sadece bir aile Veliköy'de ikamet etmekte olup, bu ailede köy halkı ile tamamen bütünleşmiştir.

BAZI MERKEZLERE UZAKLIĞI (KM)

Veliköy - Şavşat        17

Veliköy - Artvin           85

Veliköy-Ardahan        71

Veliköy-Rize              238

Veliköy-Erzurum        297

Veliköy-Kars              155

Veliköy-Trabzon        223

Veliköy-Ankara        1087

Veliköy-İstanbul      1401

Veliköy-Bursa         1409

Veliköy-Adapazarı    1251

İKLİMİ

Veliköy, iklim bakımından Doğu Karadeniz iklim bölgesine katılıyorsa da, gerçekte Doğu Karadeniz İklimi hüküm sürmez. Buradaki iklim Karadeniz ve Doğu Anadolu ikliminin ortası bir iklimdir. Köyün etrafı yüksek tepelerle çevrili olduğu için denizden az etkilenir. Bunda Şavşat'ın etrafındaki yüksek dağların da büyük, etkisi var. Bu nedenle köyde karasal iklim tipi vardır.

Kış mevsimi boyunca havalar tipisiz ve fırtınasız geçer. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk geçer. Yazın sıcaklık ortalaması 20°, kışın sıcaklık ortalaması -4°dir. Yağışlar yazın az yağar. Kış yağışları kar şeklindedir. Kışın sıcaklık az olduğu için yağan kar erimez ve yüksekliği bazı kışlar 2- 3 m.ye kadar çıkar. Yazın sağanak olarak yağan yağmurlar tarım ürünlerine çok zarar verir.

Dere ağzındaki araziler üzerinde büyük hasarlar meydana getirir. Rüzgârlar genelde karışık esmekte olup, daha çok güney rüzgârları eser. Onun için bu rüzgârlar fazla yağış getirmez. Yağmurlar sonbahar ve ilkbaharın başlangıcında yağar. Köy kuzey rüzgârlarına karşı tamamen kapalıdır.

Havası son derece temiz olup, bu bakımdan yayla turizmine çok müsaittir. Bütün mevsimlerin bir arada yaşanabildiği cennet Artvin'imizin, dağında kar varken bağında kiraz yetiştirilen bir bölgesidir Veliköy.

TABİAT DURUMU

Veliköy, doyumsuz doğa cenneti sayılabilecek, eşine ender rastlanan zümrüt yeşillikleri, buz gibi suları, serin havası, ormanlarıyla ve yaylasıyla adeta bir tabiat harikasıdır. Genel görünüş bakımından çok hoş bir köydür. Hemen her evin önünde çok miktarda meyve ağaçlarına rastlanır.

İlkbaharda köyün her tarafı yemyeşil olur. Bu mevsim de evler tamamen yeşillikler içerisinde kalır. Ağaç yaprakları komşu evleri birbirinden saklar. İlkbahar ve yaz aylarında bir mahalleden diğer mahalleye bakıldığı zaman, mahalle evlerini görmek zor olur. Karakol konağının bulunduğu tepeden bakıldığında, köyün her mahallesini hatta bütün sınırlarını görmek mümkündür. Hele Torungilin sırta çıkıp bakıldığında köy avucunun içi gibi gözükür.

Günümüzde kirlenen çevre insanların doğaya yönelmelerine sebep olmaktadır. Köyden gerek ekonomik nedenlerle ve gerekse memuriyet dolayısıyla diğer illere göç eden insanlarımızın köye geri dönüşleri hızlanmıştır. Çünkü Türkiye'deki Veliköy'lülerin vücudu ikiye ayrılmıştır, bedenleri batıdaki şehirde, yüreği ise doğudaki köyündedir.

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde ikamet eden bu insanlar, köyde eski konutlara nazaran daha modern evler inşa etmeğe başladılar. Fiziki görünüş itibariyle göze hoş gelen bu konutların, eski tahta evler kadar sağlıklı olmadıkları da bir gerçektir. Veliköy'ün uzun yıllar gurbette özlemini çeken memur ve işçi emeklileri ile yaşlanmaya başlayan Veliköy'lülerden bazıları tamamen yerleşmek için, bazıları da yaz aylarında dinlenmek için köye gelmektedirler.

Şehir gürültüsünden uzak olan Veliköy'de yaşamanın insan ömrünü uzattığına inananlar, "O halde haydi köyümüze geri dönelim".

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE ORMANLAR

Veliköy'de bitki örtüsü genellikle orman, mera ve çayırlardan oluşur. Ormanların alt bölgeleri daha önce kesildiğinden buralarda Pelit gibi gür fundalıklar vardır. Veliköy ormanları 90- 100 sene evvel çok zenginmiş. Hatta ormanların hududu köy evlerinden ve bahçelerinden başlarmış.

Fakat ne yazık ki ormanlarımızın koruma işi Orman Bakanlığı'na verilmesiyle ormanlar kendi kuruluşu tarafından talan edilmeye başladı. Orman Bakanlığı'nın yanlış üretim ve kesim politikaları yüzünden köy çevresinde doğal yapı bozulmuştur.

Bozulan bu doğal yapıyı imar etmek, korumak ve gelecek nesillere güzel bir doğa bırakmak için her Veliköy'lünün özveride bulunması, bu hususlarda yeni fikirler üretmesi gerektiğine inanmaktayım. Veliköy etrafını çevreleyen tepeler de tamamıyla ormanlarla kaplıdır. Köyün civarında köknar, ladin ve çam ağaçları doğal güzellikleri oluşturur.

Bu ormanların içerisinde domuz, kurt, ayı, tilki ve tavşan gibi yabani hayvanlar yaşamaktadır. Köy arazisinin % 25'i orman ve işe yaramaz yerlerle kaplıdır. Veliköy’de herkes kışlık odununu çok cüzi para karşılığında orman işletmesinin belirleyeceği bir ayda ve müsaadesiyle temin eder. Ücretini işletmeye yatıran rahat bir şekilde odununu evine getirebilir. Tabii ormanda kendisi kesip hazırlaması gerekmektedir. Köyde Orman İşletmesinden alınan bu izne " Rusketiya" denir.

Cumhuriyetin ilk döneminde ormanı koruyan" Abeşik" denilen Üniformalı görevliler olup, sonradan 'Orman askerleri' ve son olarak da "Orman muhafaza memurları" bu görevi yapmaktadırlar. İnönü devrinde askeri ihtiyacı karşılamak için köylerden hayvan ve yiyecek maddeleri toplanırdı. Bu bakımdan köylüler hayvanlarını askerlere vermemek için ormanların içlerinde saklamak zorunda kalırlardı. Bu yerlere köyde" Sırket ağılları" denirdi.

ÇAYIR BİÇME

Veliköy'de çayırlara İlkbahardan itibaren hayvanların girmesi yasaklanır. Buna köy dilinde 'çayırlari koruğ etme" denir. Çayır biçme işi köy imecesi (jrgat) ile yapılır. Çayırlar halen ilkel biçme aracı olan tırpanla biçilir. Tırpanın ağzı "örsü-çekiç" denilen aletle inceltilerek "masat" denen bileme taşı ile bilenir. Tırpanla biçilen sıralı ot yığınına 'zoğ' denir. Zoğlar kuruması için dirgenle dağıtılır. Kuruduktan sonra küçük yığın yapılır, buna da "pulul" denir. Daha sonra bu pulullar birleştirilerek büyük "yığın" yapılır. Pulullar yığın yerine "ket" denen araçlarla taşınır.

Bu işlemlerden sonra artık yığınların harman veya mereğe taşıma zamanı gelmiştir. Bunun için yaylada bulunan öküzler köye getirilir. Taşıma işi kağnı arabalarıyla yapılır. Arabaya yükleme de dirgen kullanılır. Her dirgen ağzındaki ota "tapul" denir. Mereğe konulan otun fazla yer kaplamaması için, otun üzerinde öküzler gezdirilerek çiğnetilir. Kışın da bu otlar sepetlere konularak hayvanlara yedirilir.

Evlere yakın olan sulanabilir çayırlar bir defa biçildikten sonra, yine koruma altına alınarak ikinci defa biçilmesi için bakımı yapılır. Buna köyde 'kirman otu" denir. Çayırın suyu kesildikten sonra yeşil olarak biçilip, merekte ayrı bir yere konur. Diğer otlara göre kirman otu daha kaliteli ve besleyici özelliğe sahiptir.

MEYVECİLİK. SEBZECİLİK

Veliköy'de elma, armut, kiraz, dut, ceviz, muşmula, fındık, erik, kızılcık ve kuşburnu gibi meyveler ile patlıcan, biber, domates, fasulye, patates, lahana, kabak, hıyar ve soğan gibi sebze türleri yetiştirilir.

Uzak yerlere taşımadaki güçlükler nedeniyle bu ürünler, daha çok üretildiği yerlerde, yani köyde tüketilir. Yazın erken yetişen meyve türlerinden başka, çoğu meyveler sonbahara doğru olgunlaşır. Sonbaharda meyveler kurutularak (Kağ) kışın hoşaf yapılır. Fırında pişen (Furuç) ipe dizilerek (Çiçğola) kışın yenir. Eriklerin içindeki çekirdekleri çıkarılarak güneşte kurutulur (Tamaz), bunlardan kışın hoşaf yapılır.

Kuşburnu marmelatı da son yıllarda en çok tüketilen besin maddeleri arasında yer almaktadır. Ayrıca kışın yenmek üzere dut, armut, elma ve erikten pekmez yapılır. Yine kışın tüketilmek için dut pekmezine un katarak yapılan dut pestili vardır. Kırmızı ekşi elmayı kışın soğuktan korumak için iki metre derinliğinde kuyu açılarak kuyuya doldurulup üstüne toprak örtülür. Kışın arzu edildiğinde kuyudan çıkarılarak yenilir. Bundan başka elmalar merekteki samanın içinde saklanabileceği gibi, ambarda (kilerde) buğday ve arpanın içinde saklanarak soğuktan korunur. Kışlık için yeşil fasulye kurutularak yemek yapılır (Çenço fasülye). Çeşitli cinsteki armut meyveleri büyük toprak kaplara (Dergüle) konularak su içerisinde belli bir müddet bekletildikten sonra turşu haline gelir.

TARIM Arazinin % 50 si ekilebilir arazi olmasına rağmen bunun ancak 1996 itibariyle %10’u 2007 itibariyle de % 3’ü ekilmektedir. 1944 yılında Toprak Mahsulleri Tahmin Komisyonunca Veliköy'de 15 ton buğday, 20 ton arpa, 37 ton mısır ve 20 ton diğer mahsul üretimi tespit edilmesine rağmen ne acıdır ki bugün bu üretimin üçte biri bile yapılamamaktadır.

Veliköy'de tarlayı sürüp nadasa bırakmak âdeti yerleşmemiştir. Arazilerin toprak özelliğine bakmadan genellikle her yıl aynı yere aynı cins ürün ekilirdi. Bazı tarlaların ekiminden vazgeçilerek "hozana" bırakılır. Son yıllarda hozana bırakma (Çayır yapma) işi daha fazladır. Eskiden iki veya daha çok çiftçi bir araya gelerek ekim işlerini öküzleriyle birlikte yürütürlerdi. Buna köyde "modgam" denir. Tohum tarlaya öküz arabası veya insan sırtıyla götürülür. Saban, aruna, cılga, kütan ve pulluk denilen araçlarla ve öküz gücüyle tarla sürme (Koşma) işlemi yapılırdı. Tohum tarlaya elle serpilir, sonra tohumu toprağa kapatmak ve tarlayı düzeltmek için tahtadan yapılmış, peşine çalı bağlanan "Tapan"'a öküzler koşularak tarlada gezdirilip, böylece sürme işlemi tamamlanır.

Tarım Aletleri: Çapa, kazma, tırpan, orak, dirgen, tırmık, yaba, ket, gemi, tığ makinesi, hızek, nalya, dibek, masat, örs, çekiç ve çatandır.

HARMAN DÖVME

Tarlada tırpanla biçilen buğday veya arpa sapı harmanda yayılarak iyice kurutu-lur.Kurutma işlemi tamamlandıkta sonra sıra sapla danelerin birbirinden ayrılması işlemine gelir. "Gemi" denilen yaklaşık 2 metre uzunluğunda, bir metre eninde, altına kesici taş veya demir takılı ağaçtan yapılmış araca, bir veya iki kişi binerek, öküzler tarafından sapın üstünde gezdirilmesine harman dövme işi denir. En çok 5-6 araba saptan bir harman yapılır. Saplar ufalanınca altı üste gelecek şekilde yaba denilen tarım aleti ile çevrilir. Bu işleme 'harman çevirme' denir. Sapların savrulacak hale gelmesine kadar bu işlemlere devam edilir, buna köy dilinde "Tığ olma" veya 'Tığ etme" denir.

TIĞ SAVURMA

Harmanda tığ olan mahsul harman savurma (tığ makinesi) makinesi ile, taneyle saman birbirinden ayrılır. Bu makineler insan gücü ile kolu çevrilerek çalışır. Yapımı ise yöredeki ustalar tarafından gerçekleşir. Demir dişlilere bağlı kolu çevrilerek yaba ile hazinesine (harosuna) dökülen saman, alttaki hareketli eleklerde elenerek daneleri elek altına akıtılır. Samanı ise, merek kapısından mereğin içine savrularak işlem tamamlanır.

Tiğ makinesi Aksamları: Tapan- çark-¬elek- yan demir- kol- ğaro- yaba ve kazandır.

DEGİRMEN ve AKSAMLARI

Tahıl ürünleri (mısır hariç) gür akan çeşmelerde iyice yıkanıp, hasır ve cecim gibi sergiler üzerinde kurutulur. İçindeki yabancı maddeler (taş-kum-külül) kalbur ve tepirle ayıklanarak öğütülmek (un yapılmak) üzere kuru mısırla birlikte değirmene götürülür.

Köydeki tüm değirmenler su ile çalışmaktaydı. Değirmenler genellikle köyün ortak malıdır. Ender olarak şahsa ait değirmenlerde vardır. Değirmenin bakımını yapanlardan her biri, öncelikle kendi mahsulünü öğütme hakkına sahiptirler. Halk arasında değirmenlerin cin ve perilerin emrinde sahipli oldukları hurafesi yaygındır.

Değirmen aksamları: Savacak-holuğ-top-egiş-kanat-mazi -germücek-taş-ğaro-çanak-çakçak ve ayak.

MEREK ve AKSAMLARI

Merek; kışın hayvanları beslemek için, içine ot, saman, çala, neker konulan ve yuvarlak odundan yapılmış bina şeklindedir. Ön tarafı harman yeri olarak kullanılır.

Merek aksamları: Karapan,eşik odunu,tellik odunu, ğeco, gançev,lurs,ok odunu,saç,taş,bedevre, yanaşma,kol ve harman direği.

NEKER KIRMA

Kışın beslenecek hayvanlar için ot, saman ve çala yeterli olmayınca sonbaharda pelit ağacı dalları "dehre" denilen aletle kesilerek yaprakları kışın hayvanlara yedirilir. Bu dallar yaklaşık bir metre boyunda kesilir ve herkesin rahatça taşıyabileceği ağırlıkta demet yapılır ve ortasından bağlanır. Bunların her birine "kona"denir. Konalar hayvanların yetişemeyeceği yükseklikteki ağacın çatalına üst üste dizilerek kurutmaya bırakılır. Bu işleme "dibe vurma" denir. Bir kişi günde 50-120 arasında kona bağlar. İstifteki konalar kar yağmadan meskenlere taşınır. Kışın yaprakları dallarından ayıklanıp ya samanla karıştırılarak ya da sade yaprak şeklinde hayvanlara yedirilir.

Neker çalıları, yakacak olarak kullanıldığı gibi, bostanlara çit olarak da kullanılır. Veliköy'de son yıllarda hayvan sayısı azaldığından bu besin maddesine ihtiyaç kalmamıştır.

ÇALA BAĞLAMA

Mısırlar kesildikten sonra sapı ile koçanı (kolu) birbirinden ayrılır. Kolu alınmış mısır sapına "çala" denir. Bir kucak dolusu kadar çala ortasından bağlanır, buna bir "kona" denir. Kaliteli mısırlar sapları ile birbirine bağlanarak (borbal), kurumak için balkon sırıklarına yada tavan kirişlerine veya çatı sırıklarına asılır. Mısır yapraklarına "poçoç", boyu kısa ayıklanmış ve borbal yapılmayan mısıra da "kut mısır" denir. Bu mısırlar da serilerek kurutulur. Daha sonra kuruyan mısır, "Nalya" denilen araçta özel sopalarla (mısır tokmağı) dövülerek taneleri koçanlarından ayrılır. Tekrar hasırlara serilerek kurutulup öğütülmeye hazır hale getirilir.

Taneleri ayrılan koçanlara "kotor" denir. Bunlar ya hayvan yemi, ya da yakacak olarak kullanılırdı. Mısır gövdeleri (çala) kışın hayvanlara yedirilir. Bunu küçükbaş hayvanlar yemez. Mısır yaprakları imece halinde ince ince çizilerek örek şeklinde örülür. Buna köyde "künçal bükme" denir. Künçaldan hasır dokunarak tahıl ürünlerinin kurutulmasında kullanılır.

HAYVANCILIK

Veliköy'de, genelde kendi aile fertlerinin ihtiyacını karşılayacak kadar hayvan beslenmektedir. Kışın bütün hayvanlar ahırlarda beslenir. Küspe ve diğer yemler kullanılmaz. Sadece ot ve çok azda olsa saman yedirilir. Yazın ise meralarda, çayırlarda ve yaylada beslenirler. Sığırlarda Avrupa ırkına yönelme vardır.

Eskiden köyün Çoçlar mevkiinde kurulan boğa evindeki boğalarca döllenme yapıldığı gibi, suni tohumlama yöntemi de kullanılmaktaydı. Fakat köyümüzde ki boğa bakım evi de diğer işletmeler gibi kapanmıştır. En çok montofon ve hoştain cinsinden inek ırkına rastlanır.

Koyunlarda ise önceleri az da olsa kıvırcık cinsi olmasına rağmen daha çok Hemşin koyunu beslenmektedir.

At cinsi çok azalmıştır. Sadece çok meraklı olan birkaç kişide at vardır. Köyde eşek bulunmamaktadır.

Manda ise eskiden bir hayli çok olmasına rağmen, bugün hiç nesli kalmamıştır.

Öküz ırkı, genelde montofon cinsinden olup son yıllarda bunların sayısı da yok denecek kadar azalmıştır.

Kümes hayvanlarından tavuk daha çok yaygındır. Tavuk da her aileye yetecek kadar üretilip beslenir. 1945 yılı hayvan sayımında Veliköy'de 400 öküz, 548 inek, 1115 koyun, 194 kıl keçisi, 42 manda ve 23 adet de at olması, ayrıca bazı ailelerin beş çift öküze sahip oldukları tespit edilmiştir. 1996 yılında ise 387 sığır ve öküz, 520 adet koyun olmasına rağmen 2008 yılı itibariyle sadece 100 koyun ve 135 inek mevcudu olması hayvancılığın köyümüzde nasıl yok olduğunu göstermektedir..

Devletin, yöremizdeki hayvancılığı teşvik etmemesi, göç olayı ve köy halkının da ilgisizliği nedeniyle hayvancılık yok olma noktasına gelmiştir.

Arıcılık son yıllarda modern kovanlarda olmak üzere gittikçe yaygınlaşmaktadır. Hatta köy halkından Tamer Aksakal isimli şahıs Türkiye’de ender rastlanan organik bal üretimine başlamıştır. Köyün mevkisi, suyu, ağaçları ve çiçekleri arıcılığa son derece elverişlidir.

Köyden geçen çayda balık yaşayamamaktadır. Bunun sebebi ise her yıl sel suları bu hayvanların üremesine engel olmaktadır.

Köyden geçen nehrin hızlı akışı taş ve toprakları sürüklemesi, balıkların ölmesine sebep olmaktadır. Veliköy'ün bol suları ve doyumsuz doğa güzelliği ile alabalık üretme tesislerinin kurulması halinde köye ayrı bir canlılık getirebilir.

EVLER ve AKSAMLARI

Eskiden ev yapımında köy halkı birbirine "imece usulü" karşılıksız yardım yapardı. Buna çok özen gösterilirdi. Ev temeli için genellikle taş kullanılır. Buna "temel taşı" denir. Temel köşeleri için oldukça büyük taş "köşetaşı" tercih edildiğinden bu taşlar çatal ağacın üstünde öküzle taşımak suretiyle getirilirdi. Çatal ağaca "karankaş" denir.

Veliköy'ün ortasından geçen çayın her ilki tarafına sel sularının getirdiği çok miktarda ev yapımına elverişli taş yığınlarına rastlanır. Kurulan yüksek tezgâhlarda kerestelik odun iki kişi tarafından büyük el hızarıyla biçilerek tahta haline getirilir. Ustalar kirişleri yontarken diğer ırgatta tahtaları rendeler. Tahtalar uzun yıllar dayanıklı olan çam ağacından olması tercih edilir.

Ev yapımında adım, balta sapı, çırpi ve karış gibi ölçüler kullanılır. Evler genellikle iki katlı olup, eskiden hemen hepsi tahtadan yapılmaktaydı. Hiç bir plana gereksinim olmaksızın dört oda ve ambardan oluşurdu. Çok yönlü olarak kullanılan avlu geniş ölçülü yapılırdı. Çünkü buradan evin odalarına geçildiği gibi, hayvanların ahıra giriş yolu olarak da kullanılırdı.

Ahır kapıları eyerli bir atın rahat giriş-çıkış ölçüsü temel alınarak yapılmaktaydı. Tuvaletler ayvanın bir köşesinde yapılır. Ayrıca, ayvanın ortasından bir kapı büyüklüğünde tahtalar kesilerek, altına asma tuvalet monte edilir, buraya merdivenle inilir ve üstü bir kapakla kapatılır. Köy evlerinde eskiden banyo için evlerde özel bölme yapılmazdı. Bu ihtiyaç evin içinde büyük leğenlerle giderilmekteydi. Bu tür ev yapımları günümüzde sona ermiş olup, bu gün daha modern ve kullanılışlı evler yapılmaktadır.

EV ve AHIR AKSAMLARI

Satapav      : Ahırın üstünü kapatmak için konan ağaçlar

Koşat          : Satapavları tutmaya yarayan yuvarlak kalın odun

Baga           : Ahırdaki yemlik

Sanaskal     : Hayvanların sidik ve pisliğinin toplandığı kanal

Kömzek       : Ahırdan gübre ve sidiğin dışarı atıldığı delik

Danaluk       : Ahırın bir köşesinde danalar için yapılan bölüm

Garo            : Kilerin bölmesi

Geco           : Tahta başlarının birleştiği bölüm

Ayvan          : Balkon

Lurs             : Çatının ön ve arkasındaki üçgen kısım

Bedevre       : Çatı örtmede kullanılan ince tahta

Mağ              : Bedevreler sırasının her biri

Kavrakan      : Bedevreleri tutan ağaç

Zırza             : Kilit yerine kullanılan karga burnu şeklinde demir

Kepengi        : Katlar arasında bulunan merdiven kapağı

Köşki             : Balkonun çıkıntı yeri

Toprak odunu : Ahırla ev arasındaki tavanda toprağı tutan odun

Ok odunu      : Çatı altındaki en uzun yuvarlak odun

Kol                : Çatı da sırıkların altındaki kalın ağaçlar

Sırığ             : Bedevrelerin dizildiği uzun ince ağaç

Eşik              : Kapının alt giriş bölümü

Buğari          : Ocak dumanını çeken baca




   EV YAPIMINDA KULLANILAN ARAÇ ve GEREÇLER (HACETLER)

Balta, otur baltası, hızar, bıçkı, burgu, eldemir, keser, rende, küştara, çırpi ve ğıram.

ÖKÜZ ARABASI AKSAMLARI

Bonduruğ- kota-sami-sambaği - kayış- kollar - buyli-gergi- götluğ-egrica- kopo- yastuğ-çallar -tikmalar-gaçağel-mazi-göbek- yavri - maran -çilim -sabunluk- çinel- tayağ ve i p.

TİCARET

Her Veliköy'lü kendi sorununu kendisi halletmeye çalışır, kendine yeteri kadar üretir, başkasıyla ortak üretime asla katılmaz. Başkalarıyla bazı şeyleri paylaşma, ortak kazanç elde etme, birlikte ortak iş kurma gibi kooperatifleşme bilinci yerleşmediğinden ekonomik sorunları aşma imkanı yoktur.

Köy halkı eskiden öküz arabası ve atlarla Ardahan, Hanak, Posof il, ilçe ve köylerine; meyve kağnı arabası, boyunduruk, sofra, sandık, sepet, yaba, tırmık, nat, kürek sapı, dirgen sapı, kont ile meyve ve ceviz ağaçları götürerek, karşılığında; buğday, çavdar, arpa, peynir ve yağ gibi yiyecek maddeleri alınırdı. Uzak yerlere geceli-gündüzlü gidiş dönüşler bir hafta sürerdi. Şayet gece yatacak bir ahbabı yoksa arabanın altında yatılırdı.

Köyde ikamet edip hiçbir geliri olmayan yaşlı veya muhtaç insanlar, ihtiyaçlarından dolayı meyve veren ceviz ve diğer meyve ağaçlarını satmaya devam etmektedirler. Köyün sembolü olan yazın gölgesinde oturulup sohbet edilen, adeta bir toplantı yeri görevini yapan, güzelim 400 yıllık güz cevizi kesilerek satılmıştır.

Yine kayabaşı mahallesindeki en büyük serinleme doğası olan, Osman Tekin'e (Yanko Osman) ait ceviz de maddi ihtiyaçtan dolayı kesilerek satılmış ve çok kişiyi adeta şemsiyesiz bırakmıştır. Bu tür ticareti, ticaret olarak düşünmek mümkün olur mu hiç! ..

Veliköy'de hayvan alım- satımı ve trampa etme yöntemi eskiden oldukça yaygındı. Genellikle çevre İl ve İlçeler ile köylerden gelen hayvan cambazları buradan hayvan satın alırlardı. Yine eskiden kabak çekirdeği kilo usulü satılırdı. Ancak son yıllarda kabak üretimi azaldığı için çekirdek ticareti de artık yapılamıyor.

Köyün başka bir geliri de, her yaşta insanın belli mevsimde gelen alıcılarına, ormanlık alanlarda topladıkları mantarları kilo ile satıp bundan az sayılmayacak tutarda para kazanmalarıdır. Veliköy'de 2007 itibariyle bir kahvehane ve bir adet de bakkal dükkanı mevcuttur. Bakkalda sebze ve içki türleri ile tavuk eti bulunmaktadır.

EL SANATLARI

Eskiden mahalli tezgahlarda kilim ve heybe örülmesi, hasır, bez, şal, çorap, eldiven, kazak, hırka, kaşkol, kaytan dokumacılığı, ip bükme (mazmanlık). nakış örgü ve dikiş işlemleri, halı ve kilim dokuma, hasır örme, turşu küpü, testi, güveç, pileki, çanak gibi toprak kap yapımları ile soba yapımı ve terzilik gibi zanaatlar yaygındı. Su değirmenlerinin aksamlarının tamamı yerli yapımdı.

Ancak bu saydığım küçük el sanatlarının çoğu günümüzde yapılmıyor veya üretimleri sona ermiştir. Sadece bir adet küçük mobilya atölyesi mevcut olup, bu işletme de ara sıra çalıştırılmaktadır. Ekmek, yemek pişirmek ve evi ısıtmak için kullanılan kara sactan yapılmış, formalı sobaların imalatı köyde devam etmektedir. Soba yapılan bir adet atölye mevcuttur. Diğer el becerilerinden az da olsa sepet, çorap, kazak, hırka, kaşkol dokuması (örmesi) sürdürülmekte, nakış örgü ve dikiş işleri ticaret için değil, her aile sadece kendi ihtiyacını karşılamak için yapmaktadır.

MADENLER

Veliköy'de şimdiye kadar M.T.A.nın veya özel sektörün maden arama çalışması olmamıştır. Onun için bu bölgede maden cevheri olup olmadığı bilinmemektedir.

AYDINLATMA ENERJİ

Veliköy'de 27 yıl öncesine kadar çıra ve gaz lambası aydınlatma aracı olarak kullanılırdı. Lüks lambasını da satın alma gücü olanlar kullanırdı. Çıra, ormandan çam ve köknar ağaçlarının köklerinden çıkarılarak elde edilir. Şömine şeklindeki ocak içinde yakılarak evin aydınlatılması için sağlandığı gibi, komşuya gece oturmalarına gidildiğinde de yine çıra ışığından faydalanılırdı. Ayrıca yün tarama, eğirme, halı-kilim dokuma işleri yapılırken de evin veya avlunun ortasında pileki (toprak kap) üzerinde çıra yakılarak aydınlatma aracı olarak kullanılırdı. Gaz yağını, ekonomik durumu biraz iyi olan aileler Şavşat ilçesinden satın alırdı. Teneke işi satın alma gücü olmayanlar ise litrelik şişelerle (potlika) alırdı. Gaz yağı sadece gaz lambalarında kullanılırdı.

Köyde komşular arasında ödünç gazyağı alış-verişi oldukça yaygındı. Bu ilkel aydınlatma araçlarından, ancak 1981 yılında köye elektrik enerjisi verilmesiyle kurtulunmuştur. Köye elektriğin gelmesiyle satın alınan televizyon, buzdolabı vs. gibi elektrikli araçlar sayesinde çağın kolaylığından yararlanılmaya başlanmıştır. Veliköy'e gelen elektrik enerjisi, Ardahan ili ve Hopa ilçesi termik santralinden, Şavşat İlçesi üzerinden verilmektedir.

HABERLEŞME

Veliköy'de 1957 yılında ilk P.T.T. acentesi kurulmuştur. 1961 'deki dükkânların yanmasıyla birlikte P.T.T. binası da yanarak kül olmuştur. Daha sonra 1970'li yıllarda yeniden kurulan P.T.T. santralı manyetolü teknikle, sadece acenteden görüşmeli olarak hizmete girdi. Bu yıllarda jandarma karakolu ve Orman Bölge Şefliğinin özel hatlı telefonları da kendi kuruluşuna hizmet vermekteydi. İhtiyaca ve talebe cevap vermeyen manyetolü telefon yerine, 1980'li yıllarda 50 abonelik manuel santral kurularak aynı anda 20 tane abonenin mesai saatleri içinde santraldeki operatör aracılığı ile gerek şehirlerarası ve gerekse köy içi telefon görüşme imkanı sağlamıştır. Bu sistemin kurulması köy halkından P.T.T. Başteknisyeni Remzi Torun'un çabaları sonucu gerçekleştirilmiştir. 1991 yılında Veliköy'e tahsis edilen Elif- 1 tipi 255 aboneli elektronik santral işletmeye açılmıştır. 1993 yılında, son model Dicle tipi santralle 7 rakama geçiş nedeniyle değiştirilmiş olup, halen bu santral faaliyeti devam etmektedir.

Pınarlı ve Meşeli köyleri telefon görüşmeleri Veliköy santralinden geçmektedir. Eskiden P.T.T. acentesinde her türlü mektup, telgraf, havale gibi işlemler görevli memur tarafından yürütülmesine rağmen 2002 yılından itibaren hizmet binası kapatıldığından yukarıda sayılan faaliyetleri de sona ermiştir.. Şimdiye kadar Veliköy Postanesi'nde Adil Ural, İsmet Bey ve Talat Işık, Özbek Kızılay, Sofi Işık ve Esat Işık isimli memurlar görev yapmışlardır. Ayrıca, köy halkından Hilmi Aliz ilgili kurumla sözleşme yaparak bir süre PTT hizmetlerini yürütmüştür.

İÇME SULARI

Eskiden ağaç borularla (Pöhrenk) özellikle çam ağaçları özel burgularla delinerek birbirine bağlanıp, bu şekilde yapılan su şebekesiyle içme suyu getirilirdi.Hayvanların su ihtiyacı çay, dere ve göllerden karşılandığı gibi, yol kenarlarında çeşmelerin yanına kalın ağaçtan yapılan içi oyulmuş büyük yalaklardan (kürün) da karşılanmaktadır.Bu yalaklardan günümüzde birkaç tane kalmıştır. Veliköy'e ilk içme suyu 1964 yılında Pınarlı Köyü Kavgalı mevkiinden getirilmiş, eskiyen boruları 1987 yılında plastik borularla yenilenmiştir. Ayrıca Meşeli Köyü'nden ek kaynak. suyu getirilerek Veliköy köprüsünün girişinde Pınarlı Köyü suyu ile birleştirilmiştir.

Ancak yinede köy için yeterli olmayan içme suyu için ek ve alternatif kaynaklar bulmak zorunlu hale gelmişti. Bunun üzerine 2002 yılında Veliköy muhtarı Sn: Rasim Tekin’in özverili çalışmalarıyla 13 km. uzaklıktaki Taşlı Yayla’dan içme suyu getirilerek belki de sonsuza kadar köyümüzdeki içme suyu sorunu da halledilmiş oldu.

 

VELİKÖY’DE İÇME VE DOĞAL KAYNAK SULARI

 



SUYUN YÖRESEL ADI



KAYABAŞI,A.MAHALLE AKSAKALLAR, RECEPHANE

Ağonun suyu

Dilaver Torun’un evinin altında

Emin Ustanun suyu

Sırrı Bilir’in evinin yanında

Recephane pınarı

Recephane mahallesinde

Kızılkaya suyu

Torungil’in sırtın batısında

Satarın suyu

Eski caminin bayırında

Hocagilin su

Cami mahallesinde

Çiçinetin pınarı

Çiçinet mevkiinde

Cermehev suyu

Cevdet Kayabaşı’nın evinin altında

Çağavurun suyu

Ğıneranın altında

Debesharonun suyu

Sulohanda (çeşmesi 1921 de taştan yapılmıştır)

Kadiçalanın suyu

Kadiçala deresi başlangıcında

Nağızne pınarı

Nağızne deresinde

Dipçayırı pınarı

Dipçayırında

Tatğoranın suyu

Tatğorada 3 adet içme suyu mevcuttur.

Hozanın suyu

Kudretler yolundaki hozanda

Napuzarın suyu

Paşagilin sıttta

 

İBADİGİL VE ŞATIRLAR MAH

Dedegilin su

Sisibatta (Bu su mahalleye getirilmiştir)

İbadigilin su

Çoçtan çıkan bu su evlere alınmıştır

Korangalın suyu

Sisibattan çıkar

Ormanın kavlağının suyu

Korgelde

Uyuzlu ağonun suyu

Uyuzlu ağoda

Nisaçalanın suyu

Nisaçala deresinde

Saronun suyu

-

Omaroğlunun suyu

Uyuzlu ağoda

 

CİNOLAR, ZİYARET VE BOLOĞOR

Telazevur Suyu

Göller mevkiinde

Nağaklev suyu

Göller mevkiinde

Noğarın suyu

Göllerin üstünde

Soğuk funğar

Ziyaret mahallesinde (Eçerluğ)

Kirezin suyu

Ekliyanda

Havuzun suyu

Ziyaret mahallesinde (Havuzda)

Ahrapet suyu

Boloğor mahallesinde

Çumpolar suyu

Boloğor mahallesinde

Dere suyu

Boloğor mahallesinde

Kürünün suyu

Boloğor mahallesinde



SULAMA SULARI

        Mirya Deresi : Arsiyan dağının güney eteklerinden ve Pınarlı ile Yoncalı köylerinin sularını toplar, Veliköy'den geçerek Köprülü köyünün batısında Mansurat Deresi ile birleşir. Bu derenin her iki tarafına Kavgalı (Köprübaşı) mevkiinde toprak kanalla alınan su köy arazisinin 3/2 sini sulamaktaydı. 1984 yılında köy Muhtarı Süleyman Torun'un çabalarıyla aynı kanalın yerine devlet tarafından beton su kanalı yapılarak, köyün her iki yamacından hizmete sokulmuştur. Ancak Cinolar ve Ziyaret Mahallesi tarafına yapılan su kanalının geçtiği yerler heyelan sebebiyle çok büyük hasar görmüş olduğundan, bu bölgeye sulama suyu verilememektedir.

      Geçmişte Mirya Deresinin suyu su değirmenlerinin işletilmesinde de kullanılmaktaydı. Mirya deresinin (Çoruh nehrinin bir kolu) kenarlarında çok sayıda çayır ve tarla ile bostanlar vardır. İlkbahar ve yaz mevsimindeki şiddetli yağışlar yamaçlardan gelen sel sularıyla birleşerek birkaç metreye kadar yükselmesi ve hızlı akışı sebebiyle bu arazilere oldukça zarar vermiştir.Bunun önlenmesi için derenin her iki tarafına set yapılması konusunda, hükümetin yetkili birimlerince geçmiş yıllarda karar alınarak planlamaya konulmasına rağmen bugüne kadar gerekli çalışma yapılmamıştır.

Muhtar Rasim Tekin 2008 yılında dere yatağının ıslahı için ilgili mercilere yeniden müracaat edildiğini belirtmiştir. Veliköy'de arazinin engebeli oluşu erozyona sebep olmakta, bu da köy arazisinin sulanmasına engel teşkil etmektedir. Erozyondan dolayı her yıl büyük toprak kayıpları meydana gelmektedir.



ŞİFALI SULAR

        Çiçinet denilen mevkide köyün sulama kanalının geçtiği ve betondan yapılan yüksek su kanalının altından geçerek Bokosman Mahallesinden gelen dereye doğru gidilir. "Kaynak" denilen yerin alt bölgesinde çok değişik tad veren . (mayhoş) kırmızı topraktan çıkan bir içme suyuna rastlanır. Bu suya köyde "Çermik Suyu" denir. Çermik suyunun kaşıntı, idrar yolları, böbrek ve romatizma hastalıklarına iyi geldiği halk tarafından söylenmektedir. Ancak bilimsel bir tahlili yapılmadığından güvenilirliği tespit edilememiştir. Çermik suyunda kükürt ve gaz birikimi olduğu tahmin edilmektedir.

KÖPRÜLER.YOLLAR

Veliköy'ün ortasında bulunan ve Pınarlı ile Meşeli köylerinin geçiş köprüsü, 1994 yılındaki büyük sel sularına hedef olup yıkılmıştır. Yıkılan köprünün yerine devlet tarafından daha sağlam, planlı ve seviyesi yüksek bir köprü yaptırılarak, 1995 yılı sonunda hizmete açılmıştır. Ayrıca, Şavşat Meşeli köyü ile Veliköy Ziyaret Mahallesi yolunun kısaltılması amacıyla Şatırlar mevkiinden Kartallar mahallesine beton bir köprü yapılarak hizmete açılmıştır. Sel felaketinden yeniden zarar gören köprü son olarak 2000 yılında yeninden inşa edilmiştir.

17 Km. olan Veliköy-Şavşat karayoluna 1996 yılında yapılan asfaltın büyük bir bölümünün bozulması dolayısıyla 2008 yılında yeniden asfaltlanarak, 2009 yılında ise standartlara uygun hale getirilmesi için planlamaya alınmıştır.

ZİYARETGAHLAR

         Son kez türbe ve tekkelerin kapatılmasına kadar Veliköy’ünün Ziyaret Mahallesinde bir külah ziyareti yeri bulunmakta idi. Veysel Karani’ye ait olduğu kabul edilen bir külahı, çevre köylerden gelen halk ziyaret etmekte, hediye ve adaklarla külah muhafızını sevindirmekte idiler. Her çeşit gereksinim ve hastalık sahipleriyle çocuğu olmayan kadınlar buranın sürekli ziyaretçileriydi. Burada bulunan eşya, eski ve Kürtlere ait bir keçe külah ile eski püskü mendil ve yırtık halı seccadesinden oluşmaktaydı.

Bu eşyalar Merkez Yatılı Okulunda koruma altına alındığı söylenmektedir. Külahın yerinden alınması, nakledilmesi ve ziyaret yerinin kapatılması üzerine muhafızı, bu arada külahın dostları ve ziyaretçileri “Bu mübarek nereye gitse gelir” diye birbirlerini ikna ve teselli etmişler. Hatta birçok safdiller, büyük zahmetleri göze alarak külahı nakil ettiren okullar müfettişi ile ilçe kaymakamının nasıl çarpılmış olduklarını görmek üzere ilçe ve il merkezlerine kadar gitmişlerdir. Sözü edilen külah ve ziyaret yeri hakkında yapılan araştırma ve incelemeye göre, Veli köyünde İsmail Bey namında bir zat Arabistan havalisinde askerlik yaptığı sırada Veysel Karani hakkında söylenen hikayeler çok hoşuna gitmiş.

         Askerlik görevini yerine getirirken katıldığı seferlerde önemli hizmetleri ve fedakarlığıyla ün kazanan bu kişi Osmanlı padişahlarından Sultan Mecit’ in tahta çıktığı sıralarda İstanbul’a gelmiş ve Sultan Mecit tarafından hizmetlerine karşılık ne dilediği sorulduğunda; çok sevdiği Veysel Karani’ye ait külahın kendisine verilmesini istemiş ve isteği kabul edilerek Hırka-i Şerif dairesinde saklandığı yerden çıkarılarak berat ile beraber kendisine hediye edilmiştir. Memleketine dönüşte külahı beraber getirmiş ve bunu özel bir yere koyarak halkın ziyaretine açmıştır. Külahın muhafızlığı, ziyaretçileri ağırlamak hizmeti, evlattan toruna geçmek üzere bunlardan en sonuncusu olan ve elinden külahı alınan Veysel Hoca adında bir kişiye geçmiştir. Konu olan külahın buraya nasıl getirildiğini belirten, ortaya koyan berat Veysel Hoca’dan istenmişse de göç sırasında zayi olduğunu söylemiş, gerçek ya da yalan olabilecek bu yanıt üzerine beratın aslı veya sureti elde edilememiştir.

Ziyaret mahallesine mahalle ismi bu ziyaretten dolayı verilmiştir.

CAMİLER

  Veliköy'de ilk camii, Cami Mahallesinde 1879 yılında yapılmıştır. 1983 yılında kayanın başında betonarme ve modern olarak yapılan yeni cami hizmete girdiği için eski cami ibadete kapatılmıştır. Yeni cami minaresinin yapılmasında köy halkından ve İstanbul'da serbest ticaret yapan Halim Yiğit tarafından büyük maddi katkı yapılmış, ayrıca bir büyük avize verilmiştir. Yeni caminin iç kapısı da bir mimari şaheser olup, Ali Gündüz tarafından yapılmıştır. Yeni caminin faaliyete geçmesiyle, eski caminin bakımı uzun yıllar yapılmamış ve çürümeye terk edilmiştir. Gecikmeli de olsa muhtar Rasim Tekin’in girişimiyle bakımı yapılarak, yıkılmadan kurtarılmış, ancak minaresi için bir tedbir alınmadığından maalesef yıkılmıştır.  

MUHTARLAR

         Veliköy'de üç katlı muhtarlık binası yapılarak, 1997 yılında hizmete açıldı. Veliköy muhtarları:

Recep efendi (Padişahlık devri) ,

 Ali Efendi (Rus devri),

Şakir Efendi (Rus devri),

Rıza Efendi (Rus devri),

Hamza Altun (Cumhuriyetin ilk muhtarı),

İsmail Torun,

Osman Işık,

Şamil Kaya,

Pehlül Demir,

Aslan Kaya,

Behçet Torun,

Mehmet Işık,

İsmail Yüksek,

Fazlı Turan,

Mecit Turan,

Seyfidar Kirman,

Sabit Ocak,

Mehmet Meydan,

Ali Gündüz,

Süleyman Torun,

Zikri Tekin,

Ahmet Biber,

Rasim Tekin,

İrfan Avcı.

NAHİYE MÜDÜRLÜĞÜ

1578 yılında Şavşat, Çıldır eyaletine bağlı sancak haline getirildi. Mirya nahiyesi de Çıldır eyaletine bağlandı. Mirya İstirşinası (Bucak) ismini köyden almıştır. 1878'de Şavşat'ın Çarlık Rusya'ya verilmesiyle Mirya nahiye olarak Şavşat İlçesine bağlanmıştır. Bu tarihte ilçe merkezi Satlel bölgesinde faaliyet göstermekteydi. Rus işgali sona ermesiyle 1920'li yıllarda nahiye boşaltıldı. Hükümet buraya yerleşmesin diye, köy halkından Şamil Torun tarafından tamamen yakıldı. Bina daha sonra inşa edilerek nahiye müdürlüğü yeniden hizmete girdi. İlk Nahiye Müdürü Kurudere köyünden Güngör Oğullarından Ahıska'dan gelme Şevket Bey'dir.

Bundan sonra Abburrezak Bey,  Müfit Güney,  Ahmet Bey,  Turgut Bey,  Bedri Akçay ve Bahattin Altun Nahiye müdürü olarak görev yapmışlardır. Veliköy'de herkes tarafından sevilen saygın bir insan olan rahmetli Cevdet Torun (paçi Cevdet) uzun yıllar nahiye müdürlüğünde kamu görevlisi olarak çalışmıştır.

VELİKÖY BUCAĞINA BAĞLI KÖYLER

Akdamla,

Y.Koyunlu,

A.Koyunlu,

Çermik,

Çoraklı,

Demirkapı,

Ilıca,

Kirazlı,

Köprülü,

Meşeli Pınarlı,

Saylıca,

Şenköy,

Yoncalı.

JANDARMA KARAKOLU

Köyün her tarafını gören yüksek bir yerde kurulan Jandarma karakolunda bir adet lojmanı bulunmaktadır.

 

OKUL VE ÖĞRETMENLER

         Veliköy İlkokulu 1924 yılında yapılarak hizmete sokulduğu bu okul duvarında eski yazı ile yazılan tarih ile kayıtlarından anlaşılmıştır. Veliköy ilkokulu 1926 da 3 sınıf, 1928 de 5 sınıflı okul olup, 1945 yılında öğrenci mevcudu 130'a çıkmasına rağmen bu yıla kadar ki bir eğitmen ve bir de öğretmen sayısı değişmemiştir. Eski ilkokul yıkılarak, yerine okul bahçesi yapılmış hemen yakınına da 2 katlı ilkokul ve 2 katlı ortaokul olmak üzere iki ayrı okul yapılarak hizmete açılmıştır. 1985 yılında iki binadaki eğitim yasa gereğince birleştirilerek ilköğretim okulu şeklinde eğitime dönüştürülmüştür. Öğrenci azlığı nedeniyle 2006 yılında tamamen kapanmıştır.

Veliköy Ortaokulu 1971 yılında eğitime başlamıştır.1997 yılında 8 yıllık ilköğretim kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte ortaokul eğitimi de sona ermiştir. 1985 yılında köy arazisi üzerine Bayındırlık Müdürlüğü'nce 6 öğretmen lojmanı yapılmış, ancak bu bina Milli Eğitime devredilmeyince öğretmenler dışındaki memurların da ikametine verilmiştir.

43 yıl esaret altında kalınan yıllarda, Veliköy'de bir medrese bile kurulmamıştır. Bu kadar yıl eğitimin aksatılmasına rağmen, bugün her evden yüksek öğrenimi tamamlayan bir köy olmanın gururu ve onurunu taşımaktayız.

VELİKÖY’DE GÖREV YAPAN ÖĞRETMEN VE MEMURLAR



ADI SOYADI



DOĞUM YERİ



DOĞUM TARİHİ



İŞE BAŞLAMA

ÖĞRETMENLER

 

 

 

Mehmet Nuri

İstanbul

1897

13.09.1924

Mehmet Raif

Atina

1891

21.09.1925

Mehmet Razi

İnegöl

1884

30.11.1927

Rısalet Hakkı

Şavşat

1902

21.01.1928

Hasan Fehmi

Erzurum

1892

30.11.1929

Haşim Rafet

Şavşat

1905

01.10.1930

Emin Bey

Artvin

1911

01.10.1932

Osman Bey

Artvin

1910

1932

Nafiz Nuri Bey

Şavşat

1915

15.09.1933

Niyazi Bey

Şavşat

1900

16.11.1933

Şevket Bey

Artvin

1911

28.11.1934

Nuri Bey

Şavşat

1915

27.04.1936

Asım Bey

Şavşat

1912

02.11.1936

Ali Bey

Şavşat

1916

26.10.1937

Süleyman Bey

Şavşat

1917

06.03.1939

İsmail Sevük Noyan

Rusçuk

1916

06.03.1939

Aslan Aksakal

Şavşat

-

1940

Hisabali Turan

Şavşat

1920

29.11.1940

Nihat Erzen

Erzurum

1925

10.11.1941

İsmail Aksakal

Şavşat

1925

01.11.1945

Mehmet Bilir

Şavşat

1918

16.10.1946

Nurettin Yazgan

Şavşat

1927

01.10.1947

Şükrü Dursun

Şavşat

-

-

Kemal Şimşek

Şavşat

-

-

Nurettin Biber

Şavşat

1930

02.11.1954

Cengiz Turan

Şavşat

1933

15.09.1956

Kazım Bey

Şavşat

1932

-

Seyfettin Bey

Şavşat

1933

13.12.1957

Kazım Özcan

Şavşat

1929

10.12.1958

Alaattin Kalın

Şavşat

1936

10.12.1958

Ferhan Ural

Şavşat

--

01.11.1960

Midayet Aksakal

Şavşat

1933

25.03.1965

Ali Aksakal

Şavşat

1929

23.10.1965

Hüseyin Uzun

Şavşat

1940

25.08.1967

Cengiz Aksakal

Şavşat

1940

11.11.1968

Zinifer Güney

Şavşat

1951

25.09.1970

Naşit Bahçe

Şavşat

1946

11.12.1972

Öznan Atalay

Kars

1951

01.11.1973

Mahizer Güvercin

Şavşat

1952

03.11.1973

Zikri Kara

Şavşat

1944

28.10.1975

Ahmet Köse

Şavşat

1933

18.10.1976

Besim Yiğit

Şavşat

1938

11.10.1977

Nihat Torun

Şavşat

1939

28.11.1977

Halis Kaya

Şavşat

--

24.11.1980

Sırrı Bilir

Şavşat

1949

06.11.1980

Recep Temur

Şavşat

1947

02.10.1981

Fatma Aliz

Şavşat

1954

16.02.1981

Zeki Turan

Şavşat

1939

04.10.1982

Meriyem Yılmaz

Şavşat

1955

11.12.1982

Recaattin Yılmaz

Şavşat

1957

11.12.1982

Ahmet Bilir

Şavşat

1942

01.12.1982

Perüze Şeyhoğlu

Şavşat

1954

17.11.1983

Remzi Işık

Şavşat

1945

09.11.1984

Musa Çelik

Ardanuç

1953

15.01.1985

Alim Dede

Şavşat

1948

17.09.1985

Orhan Kaya

Şavşat

1952

17.09.1985

Yaşar Yılmaz

Şavşat

1946

01.10.1986

Ekrem Biber

Şavşat

1940

06.10.1986

Recep Demir

Ergani

1957

24.11.1986

Nurettin Erdem

Şavşat

1958

02.10.1991

Hüseyin Uğur

Ci de

1968

02.10.1991

Taner Kara

Şavşat

1963

 

Engin Dede

Şavşat

1955

 

Kazım Köroğlu

Şavşat

1935

01.01.1971

Gülten Özkasnak

İstanbul

1948

29.09.1970

Birol Fedai

Fethiye

1948

28.09.1971

Selçuk Aymelek

Şavşat

'1943

28.09.1971

Celal Sarı

Emirdağ

1946

28.04.1972

Ayfer Köksal

Bandırma

1953

28.08.1973

Şinasi Aydın

 

 

01.08.1974

Mustafa Demirci

Çengelliköy

1955

01.08.1974

Ahmet Ayyürek

Yusufeli

1952

14.11.1974

Hasan Öztürk

 

 

25.11.1976

Mehmet Gökgöz

 

 

25.11.1974

Hasan Balaban

 

 

18.11.1974

Kemal Torun

Şavşat

1954

25.03.1975

Erol Eminağaoğlu

Şavşat

1950

02.01.1976

İsamettin Demir

Şavşat

1951

12.12.1977

Kenan Aksakal

Şavşat

1955

09.03.1978

Yüksel Eren

Uluğbey

1959

04.12.1979

Salih Sadi Bilgin

Keçiborlu

1957

16.12.1980

Hüsnü Rıza Şahin

Gedikdere

1961

05.01.1981

Mehmet Demircan

Bafra

1950

05.01.1982

Mehmet Nuri Yavuz

Vakfıkebir

1951

03.01.1982

Nurbay Dede

Şavşat

1954

08.03.1982

İhsan Varol

Düzce

1952

10.06.1982

Durali Aydın

Yusufeli

1956

25.11.1982

Ahmet Akıncı

Trabzon

1959

23.11.1983

Dilal Ataman

Bafra

1961

19.03.1984

Nurbay Dede

Şavşat

1954

11.05.1984

Ekrem Alkan

Malatya

1958

19.03.1985

Akın Sonat

Çanakkale

1960

22.01.1987

Zakir Yazar

Şavşat

1953

08.10.1987

Ülfet Karadeniz

Trabzon

1956

29.07.1987

Ekrem Öztürk

Şavşat

1956

21.09.1987

Abdil Akçil

Afyon

1963

04.07.1988

Kemal Torun

Şavşat

1954

31.10.1980

Hidayet Aslan

Gediz

1966

14.12.1990

Ergün Gül

Şinvan

1966

26.02.1991

Fikri Bilgin

Şavşat

1954

02.10.1991

Mustafa Yıldız

Rize

 

27.08.1992

Celal Kocatepe

Uşak

 

28.09.1993

Özdemir Altun

Şavşat

 

06.10.1993

Ali Özdeş

Ankara

1970

16.09.1994

İhsan Ünlü

İstanbul

 

 

İbrahim Bülbül

Şavşat

 

15.09.1996

Taner Kara

Şavşat

 

 

Ahmet Bülbül

Şavşat

 

 

Ahmet Yıldız

Şavşat

 

 

Temel Demiral

Şavşat

 

 

Engin Dede

Şavşat

1955

 

Enver Biber

Şavşat

1956

02.12.1997

Özlem Sancar

Şavşat

 

 

Suzan Dede

Şavşat

 

 

Necmettin Durmuş

Şavşat

1949

01.02.2000

Mustafa Özkan

Erzurum

 

 

Zülfü Parlak

Elazığ

 

 

ÇALIŞAN MEMURLAR

 

 

 

Şadigül ilhan

Şavşat

1954

09.04.1973

Yaşar Çelik

Şavşat

1948

22.01.1976

Necmettin Demir

Şavşat

1950

26.10.1990

Murat Oral

Şavşat

 

1997

HİZMETLİLER

 

 

 

Zekareddin Yılmaz

Şavşat

 

 

Ertan Acun

Şavşat

 

 

imdat Sancar

Şavşat

1948

01.07.1972

Erdoğan Coşkun

Şavşat

 

1997

Ersunal Karahan

Şavşat

 

 

Gülali Aydın

Şavşat

 

 

 

 

                                     ORMAN BÖLGE ŞEFLİGİ

        Veliköy'de ilk Orman Bölge Şef1iği 1962 yılında Mecit Efendi'nin (Mecit Turan) dükkanının bulunduğu yerde faaliyete başlamıştır. Şavşat Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı Bölge Şefliği 1963 yılında kayanın başındaki kendi binasına taşındı. Bu dönemde atların bakım ve barınma odaları yaptırıldı. İyi cins olarak yetiştirilen atlar için özel bakıcı görev yapmaktaydı. 1990 yılında Bölge Şefliği buradan kaldırılarak Şavşat'a taşındı.Ancak yaz mevsiminde geçici olarak görevlendirilen memurlar Orman Bölge Şefliği binasına ara sıra gelerek görev yapmaktadır.Kışın ise Şavşat’a dönmektedirler. Orman İdare binasının beş adet memur lojmanı mevcuttur.



Veliköy Orman Bölge Şefliğinde Görev Yapan Personel Listesi



ADI SOYADI



GÖREVİ

Servet Temur Hizmetli

Hizmetli

Necati Aydın ölge Katibi

Bölge Katibi

Bedri Ararat

TekniKer

Yalçın Kuş

TekniKer

Altan Kayaoğlu

Bölge Şefi

Cengiz Karayıl

Bölge Şefi

Şefik Nohut Bölge Şefi

Bölge Şefi

Hasan Ekinci Bölge Şefi

Bölge Şefi

Cengiz Aliz Bölge Şefi

Bölge Şefi

Nikmet Koyuncu Bölge Şefi

Bölge Şefi

Yücel Tarım Bölge Şefi

Bölge Şefi

Mehmet Küçük Bölge Şefi

Bölge Şefi

Sebahattin Yıldız Bölge Şefi

Bölge Şefi

Nizamettin Aktaş Bölge Şefi

Bölge Şefi

Turgut Demir

Bölge Şefi

Özkan Özbedel

Bölge Şefi

Fuat Bilgin

Bölge Şefi

Leyla Özkan

Bölge Şefi

Celal Yavuz Çakır

Bölge Şefi

Kemal Çetiner

İşletme Şef V.

Dursun Bulut Muhafaza Memuru

Orman Muhafaza Memuru

Musa Kaya

Orman Muhafaza Memuru

Nurettin Us n Muhafaza Memuru

Orman Muhafaza Memuru

Seyfettin Demir

Orman Muhafaza Memuru

Binali Güvercin

Orman Muhafaza Memuru

Kazım Çabuk

Orman Muhafaza Memuru

Nurettin Bey

Orman Muhafaza Memuru

Rısalet Bey

Orman Muhafaza Memuru

Ahmet Yavuz

Orman Muhafaza Memuru

Ali Gökça

Orman Muhafaza Memuru

İlhan Uzun

Orman Muhafaza Memuru

Nanifi Demir

Orman Muhafaza Memuru

İsa Köroğlu Orman Muhafaza Memuru

Orman Muhafaza Memuru

Servet Küçükaltun a Memuru

Orman Muhafaza Memuru

Cafer Küçükaltun

Orman Muhafaza Memuru

Cafer Yılmaz ru

Orman Muhafaza Memuru

Zülali Odabaş

Orman Muhafaza Memuru

Zülali Aydın

Orman Muhafaza Memuru

Mehmet Durmuş

Orman Muhafaza Memuru

Sabit Yeter

Orman Muhafaza Memuru

Ümit Çelik

Orman Muhafaza Memuru

Atilla Taşdemir

Orman Muhafaza Memuru

Şerafettin Durmuş

Orman Muhafaza Memuru

Servet Yılmaz

Orman Muhafaza Memuru

Hulusi Şahin Katip

Kâtip

Mikail Altun Katip

Kâtip

Selim Sancar Katip

Kâtip

Nurettin Bilgin

Kâtip

Asim Aliz Bekçi

Bekçi

Selahattin Torun Bekçi

Bekçi

Remzi Meydan Bekçi

Bekçi

Hakim Bülbül

Memur

Orhan Taşdemir

Memur

Ebubekir Pehlevan

Şoför

Asef Şahin

Bekçi





SAĞLIK OCAĞI BİLGİLERİ

Veliköy Sağlık Ocağı 1968'de Binbilavur mevkiinde hizmete girmiş olup, 4 adet lojmanı vardır. 2008 yılı itibariyle 1 doktor,1 ebe, 1 sağlık memuru ve 1 'de hizmetti görev yapmaktadır.

Veliköy Sağlık Ocağında 2008 yılına kadar

çalışan personel listesi

ADI SOYADI

GÖREVİ

Murat Çukur

Doktor

Cevdet Şahinbaş

Doktor

Sinan İnce

Doktor

Onur Çelik

Doktor

Liya Haleguva

Doktor

Katip Baş

Doktor

Selahattin Bey

Doktor

İbrahim Bey

Doktor

Berat Balcı

Doktor

Elçin Balcı

Doktor

Murat Çukur

Doktor

Kadir Desticioğlu

Doktor

Özgür Kılıç

Doktor

Selçuk Bey

Doktor

Özlem Hanım

Doktor

Meral Dursun

Doktor

Teyfik Aliz

Sağlık memuru

Namizat Sancar

Hizmetli

Erkan Dede

Sağlık memuru

Hüsamettin Bey

Sağlık memuru

Hafit Yazıcı

Sekreter

Lalizer Aksakal

Ebe

Müslüm Küçükaltun

Sağlık memuru

Bektaş Çetin

Şoför

İsmail Aydemir

Sağlık memuru

Asim Altun

Şoför

Nevrize Dursun

Ebe

Tamara Gündüz

Hemşire

Neriman Hanım

Hemşire

Yeter Eminağaoğlu

Ebe

Gülten Balcı

Hemşire

Cemal Güvercin

Sağlık memuru

Mintihan Aliz

Ebe

Neşegül Kaya

Ebe

Seçkin Demir

Hemşire

Zeki Eminağaoğlu

Şoför

Tuba Yazar

Hemşire

Betül Yazar

Hemşire

Nevin Demiral

Ebe

Birsen Beşli

Ebe

Necla Güli

Ebe

Selma Hanım

Ebe

Alim Gögerçin

Memur

Atanur Yıldız

Memur

Gafur Avcı

Şoför

Neşe Gül Kara

Ebe

Hülya Yurtay

Ebe

Nuray Demir

Ebe

Ali Rıza Altuntaş

Sıtma savaş memuru

Hasan Altuntaş

Şoför

Mahir Necati Türedi

Sağlık memuru

Bilgehan Nurcan Albayrak

Ebe

Muhammet Kumaş

Hizmetli



KALKINMA KOOPERATİFİ

           Kuruluşu: 3-8-1971

Kurucu Üye Sayısı: 6

Kurucu Üyeler: Süleyman Torun, Mücettin Kaya, Nuri Büyük, Remzi Işık, Alim Dede, Orhan Kaya.

Sermayesi: 3.500 TL.

Kuruluşundan sonra birkaç yıl bakkaliye ticareti şeklinde faaliyeti sürmüşse de, gerek bakkalı çalıştıranların bu işi bilinçli bir şekilde yapamamaları ve gerekse üyelerin mali sıkıntılarından dolayı sermaye artırımı yapamadıkları, ayrıca köy halkında kollektif ticaret alışkanlığı ve bilgisi bulunmadığından, kapanmasına sebep olmuştur. Bugün Kooperatif'in ticari faaliyeti tamamen durmuştur.

TARIM KREDİ KOOPERATİFİ

Finansmanı Şavşat Ziraat Bankası'ndan sağlanan Veliköy Tarım Kredi Kooperatifi 1965 yılında kuruldu. Faaliyetinin devam ettiği Mirza Dursun'un binasından 1992 yılında sağlık ocağı bitişiğinde yaptırılan kendi binalarına taşındı. 3 katlı binada bir adet lojmanı bulunan işletme 2001 yılında faaliyetini tamamen durdurmuştur.

T.KREDİ KOOP. ÇALIŞAN PERSONEL LİSTESİ

ADI SOYADI

YIL

Asım Yüksek

1969

Ömer Gündüz

1969

Mukaddim Durmuş

1971

Lemiye Yüksek  

1974

Ay ten Şentürk

1978

Hacı Genç

1979

Necdet Kural

1982

Kemal Akbaş

1993

İzzet Küp

1987

Sunay Kirman

1990

Şemsettin Pombe

1995

Belgin Bülbül

1995

Osman Kesen  

1996



HALK ODASI (HALK EVİ)

1945 yılında C.H.P. Genel Sekreterliği'nce gönderilen plana göre, köy halkına eğitim ve kültür alanlarında büyük yardımı olacağı düşüncesiyle Veliköy'de halkevi yapımına başlanmıştır. Yapımına başlanmasından 16 yıl geçmesine rağmen inşaatı bitirilmeden 1961 yılındaki Veliköy yangınında tamamen yanmış ve bundan sonra yerine yenisinin yapılması için hiç bir girişim olmamıştır. Buna rağmen Halkevi özüne uydun olarak köydeki değişik binalarda uzun yıllar faaliyetini sürdürmüştür. Yangında yok olan halkevinin yerine Orman Bölge Şefliği binası inşa edilmiştir.

Türkiye’de Atatürk zamanında 19 Şubat 1932’de kurulan Halkevi etkinliklerinin birçoğunu bugün göremiyoruz. 1940-1950’li yıllarda 478 Halkevi, 4 bin 332 Halkodası olmasına rağmen bugün Türkiye genelinde 82 Halkevi faaliyetini sürdürmektedir. Eskiden Halkevleri ve Halkodaları köylerde kitaplıklar kurarak halka okuma yazma öğretip, bilinçlenmelerine öncülük ederken, bir yandan da kırsal endüstrinin gelişmesini sağlayıp, teknik tarım bilgi ve becerilerini aşılayarak örnek üretimler yaptırmaktaydılar. Ayrıca müzik, folklor, spor ve turizm gibi alanlarda eğitim vermiştir. Ne yazık ki bu faaliyetlerin birçoğu bugün Halkevlerince yapılmıyor.

Görülüyor ki Atatürk devrimlerinin, ulusal kültürü yayma çabalarının halka açılan penceresi olan Halkevlerine ve Halkodalarına ülkemizin bugün her zamankinden daha çok gereksinimi vardır.

VELİKÖY’DE HALKEVİ BAŞKANLIĞI YAPANLAR

Kaydi Biber - Adil Aksakal - Kaya Küçük - Ali Kayabaşı - Cengiz Aksakal - Nihat Torun - Fuat Yüksek

                                           

                                  YAYLA BİLGİLERİ

Yarı konar-göçer yaşam biçimi olan yaylacılık" sıcaklarda yüksek yerlere çıkmak" soğuk havaların başlamasıyla da düşük rakımlı köylere inmek her yıl sürüp giderdi. Yüzyılı aşkın bir süre tüm Veliköy halkı yazın sıcakların başlamasıyla birlikte kendi yaylası olan Taşlıyayla'ya çıkmalarına rağmen son 10 yıl içerisinde yaylaya giden aile sayısı 1 ya da 2 haneye düşmüştür.

Yayla binalarının ahır olarak kullanıldığı bölümü taştan, diğer kısmı ise yuvarlak, kalın ağaç veya tahtadan yapılmıştır. Yayla evleri genellikle iki bölümlüdür. Birinci bölüm "sütlük" denen süt ve süt ürünlerinin saklandığı bölümdür. Diğer bölüm ise yemek pişirmek, yatmak ve oturmak için kullanılırdı.

Yaylaya çıkışta öküz arabasına yüklenen kap -kacak ve diğer eşyalar ile hayvanlar birlikte götürülür. Bu yolculuk köy halkı ile hep birlikte yapıldığı için görülmeye değer güzellik oluşturur. Yaylada yağ - peynir yapacak, süt sağacak "şaşorti", köyden atına binerek heybesine kete doldurup yola çıkar.Yayladan dönüşlerde de yine ketesiz köye dönülmezdi. Yaylada kalınan süre (2,5 ay) içinde kışlık için yağ - peynir - tuzlu ayran - süzme gibi süt ürünleri “ağarti" yapılırdı.

Yayla'da nağırcı diye adlandırdığımız çobanlar küçük ve büyük baş hayvanları ayrı, ayrı sürüler halinde otlatırlardı. Hayvanları gece kurt saldırısından korumak, için çoban kulübeleri 'köğ" yapılarak burada çobanlar tarafından sıra ile nöbet tutulur. Koyunlar ağılda (bera) yatırılır. Sığırlar ise genellikle iki katlı olan yayla evlerinin alt katındaki ahırda barındırılır. Öküzler iki ay süre ile yayladan uzak Cin Dağı'na yakın Öküz Yatağı denilen düz ovada ve dışarıda yatırılır. Koyunlar sabah erken saatlerde kırda beslenmeye götürülüp otlatıldıktan sonra öğlene yakın bir zamanda sütü alınmak (sağılmak) için yaylaya getirilir, buna köy dilinde "kuşluk" denir.

Çobanlara her bir hayvan için mal sahiplerince çoban parası ödenirdi. Yaylada öküz yatağındaki öküzlere Temmuz ayında 15 gün ara ile tuz yalatılır. Köyde çayır biçme işi başlayınca ilk önce öküzler köye getirilir. Köyde ot taşıma ve harman işi bittiğinde de diğer hayvanların ve eşyaların yayladan köye getirilmesi başlar. Bu taşınma işine "yayladan inme" denmektedir.

 

KOYUNA KOÇ KATIMI

Yaz aylarında yaylalarda yayılıp tavını alan koyunlar döl yapmaya hazırdır. İklim özellikleri göz önünde tutularak koyunlara, doğum yapacak mevsime göre koç katımı yapılır. Doğum mart ayında başlayacak şekilde ayarlanır. Koç katımından bir gün önce koyuna doyuncaya kadar tuz verilir. Koç katımından sonra en az 21 gün süre ile tuz verilmez. Tuz yiyen hayvanın döl yapma isteği artar. Koç katımında "Högeç" koç için 15, "Kart" koç için 25 - 30 koyun hesabıyla katılacak koç sayısı ayarlanır. Koçlara sonradan özel bakım yapılır.

PANCARCI ŞENLİGİ

        Pancar, yüksek yerlerde ve yaylalarda yetişen yeşil yapraklı bir bitkidir. Pancarcı şenliği ismini bu bitkiden almıştır. Yaylaya çıkıldıktan bir süre sonra haziran ayının sonuna doğru, köydeki ve yayladaki genç insanlar yaylada birleşip en güzel kıyafetlerini giyerek davul-zurna eşliğinde türkülü oyunlarla eğlence yaparlar. Buna "Pancarcı şenliği" denir. Bu şenlikler bir hafta-on gün kadar sürüp giderdi. Köy delikanlıları daha önceden yılın pancarcı şenliğini planlar. O yıl için köyde ölen birisi varsa onun ailesinden izin alınır, ölü sahibi genellikle olumlu yanıt verir. Çevre yaylalarla aynı tarihlere rastlayan şenlik için davul-zurnacıların önemi büyüktür. Çalgıcılara bazen para, bazen de ücret yerine yağ-peynir gibi süt ürünleri verilir.

Pancarcı zamanı köydeki insanların tamamına yakını yaylaya giderek bu eğlenceye katılır. Genç kızlar bazen de kadınlar pancarcı zamanı ellerine kına koyarlar. Kına için bitki özel olarak yetiştirilir. Gece yatarken ele konulan kına sabah açıldığında kırmızı hoş bir görüntü verir. Şenlik süresince kaymak-kuymak-gevrek-peynir eritmesi gibi yöreye özgü yemekler toplu olarak yenilir. Çocuklar "Cirit" oyunu, 'Fırfıra" (Ağaçtan yapılmış, rüzgara karşı tutulduğunda dönen pervane biçiminde çark) ile "Uçurtma" gibi oyunlar oynarlar.

Pınarlı köyü ve Bokosman mahallesinden Taşlıyayla'ya çıkan vatandaşlarla pancarcı şenliklerinde kaynaşma, aynı kültürü yaşatmak bakımından önem taşımaktadır. Bu eğlenceler bittiğinde, köyde çalışacak insanları zorlu bir çayır biçme işi beklemektedir. Günümüzde bu tür eğlenceler artık düzenlenmediği için pancar çorbasının da hasreti çekilmektedir.

            TAŞLI YAYLA'NIN YOLU: Veliköy, Köprübaşı,Kuneler, Şalikgil, Baskallar, Meydanlar, Çürükköprü, Dizğaro, Susuz kışla, Poşta, Saçrev ve yaylalar.

           TAŞLI YAYLA'DA HAYVAN OTLATMA YERLERİ: Yağlı funğar, Gülgülüfert, Büyük bayır, Küçük bayır, Dikenli düz, Seçedil, Saçrev, Poşta, Karasu, Balık Gölü, Dana Gölü, Şıratalar, Ğığa, Kapılıkaya, Çaybaşı, Kayışkıran, Altıntasın tepesi, Harğlar, Obalar, Tetrop, Büyük söki, Kayalık, İnce dere, Çift doruklar, Tülünün boğazı, Palağluğ, Lapo, Alkınal, Kayınlık, Bozkaya, Kakanın çayırı, Kokola, Küçük söki, Avcının yatağı, Suatan, Topçi, Öküz ğığası, Naçavura, Didgela, Kededegil, Sarbiyela, Ayı kayaları ve Poponun biçeneğidir.

           YAYLA YEMİŞLERİ: Moçi, çigelek, telağaş, mesğal, jol, horoz gözü. Ayrıca Pancar bitkisinden yemek ve çorba, kımi bitkisinden turşu, kayın ağacının kabuklarından "kayın sakızı" yapılır.

HURAFE VE BATIL İNANÇLAR

Bilimsellikten uzak ve halen köy halkının çoğunun inandığı ve ilgi gösterdiği inançlardan bazı örnekler:

- Kulak çınlaması; kötü haber getirir.

- Kargaların evin çevresinde ötüşmesi; kara haber getirir.

- Yılbaşında eve ilk gelen kişi; o eve ya uğur yada uğursuzluk getirir.

- Kışın bacadan uzanan buzlar kadar; ertesi yıl kar yağacağına inanılır.

- Komşuya süt verirken nazar değmesin diye içine kömür atılır.

- Gök gürlemeye başladığında yıldırım çarpmasın diye bele taş vurulur.

- Kaybolan hayvanı kurt yemesin diye çakının ağzı kapatılır.

- Kadın erkeğin önünden geçerse uğursuzluk getirir.

- Su içerken suyun başa çıkmaması için sol el başa konulur.

- Evin eşiğinde oturmak uğursuzluk sayılır.

- Elbise söküğü veya düğmesinin giyinikken dikilmesi, kısmeti bağlar

- Mezarı parmakla göstermek uğursuzluk getirir.

- Gece tırnak kesmek kötüdür.

- İtin uluması, birisinin öleceği haberini getirir.

- Yemek yerken lokmanın yere düşmesi, misafirin geleceğine inanılır.

- Gözün dalması yolculuk yapılacağına işarettir.

- Mavi gözlü insanların nazarcı olduğuna inanılır.

- Korkan kişinin dili tutulmuşsa, başkasının baş parmağı korkan kişinin damağına konur ve üç kez yukarı çekilir (Sasa çekmek).

DUALAR

Allah iyiliğini versin,

Allah ne dilersen onu versin,

Allah ne muradın varsa versin,

Allah düşmanıma vermesin,

Allah başa çıkaranlardan etsin,

Allah görünür görünmez kazadan saklasın,

Allah her istediğini versin,

Allah seni büyütsün,

Allah tatlı kocaltsın,

Allah yüzüne baksın,

Dertlerin başıma gelsin,

Geçmişleren rahmet,

Geçmişlerin canına değsin,

Tuttuğun altın olsun.

YEMİNLER• AZARLAMALAR

Allah kahretsin,

Allah belanı versin,

Andır koyarım başan,

Allah nasip etmesin,

Ağzın-kapansın,

Derin gitsin,

Karayola gitsin,

Karaynan geleydin,

Karaltın kesilsin,

Kefenine nasip olsun,

Ermeni oğlu ermeni,

 

Gavur oğlu gavur,

Götü boklu,

Günahın boynuna,

Leşlerini yayarım,

Sütü bozuk,

Bu sofra beni vursun,

Ocağın sönsün,

Mukariz olasın,

Südan siçem,

Toprak başan,

Kökün kurusun.

KAP• KACAK İSİMLERİ

AGAÇ KAPLAR: Külek, kolopa, kod, kersan, tepur, kepçe, kaşık, urva kabı, yayık, tekne, göba, elek, kap (saplı maşrapa),un küreği, kalbur, peşğun, fitre kabı ve urup.

TOPRAK KAPLAR: Pileki, koçop, güveç, çanak, ekşi hamur kabı ve küp.

BAKIR KAPLAR: Bakraç, güğüm, süzgü, leğen, ibrik, cezve, çaynik, kevgir, sahan, tas, tepsi, tencere, tava, teşti, maşrapa, maşa, egiş ve sitil.

HAYVAN ADLARI

İNEK ADLARI: Delikız, Destegül, dövlet, fincan, karakız, nazlı, nergiz, sarıkız, sedef, sürmeli, yıldız.

        ÖKÜZ ADLARI: Alagöz, almas, altun, comart, elvan, karagöz, maral, mercan, morkan, tumbul ve zeytun.

         KÖPEK ADLARI: Alabaş, karabaş, keleş, muro, zalım, kurt.

ÇOCUK OYUNLARI

Her yaşta ve çağda insanların gereksinim duyduğu bir araç olan oyunlar, bilhassa çocuklar için ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak hava, su ve ekmek kadar ihtiyaç duydukları eğlence biçimidir. Çağa ve teknolojiye uygun olarak üretilen modern oyuncakları kullanma imkanları olmayan çocukların çoğunlukta olduğu günümüzde, bunlar halen çaput, naylon ve elektronik bebeklerle oynayarak gereksinimlerini karşılamaktadırlar. Kısaca, binlerce yıldan beri atalarımız oyuna gerek1i önemi vermiş olup, günümüze kadar gelmeyi başarmış güzel oyunlar bulmuşlardır. Bundan dolayı bugüne kadar oyunsuz ve oyuncaksız çocuk olmamıştır. Atalarımız çocuklarını mücadeleye, harbe alıştırmak amacıyla ilginç oyunlar bulmuşlardır. İşte Atalarımızın bulduğu bu ilginç oyunlar, günümüzde yaygın olarak bilinen ve oynanan Polo, Hokey, Golf, Beyzbol oyunlarının atasıdır.

        HOROMA KALDIRMA:Gençlerde güç gösterisinin egemen olduğu çağlarda uygulanan spor yönü ağırlıklı bir oyundur. Horon bir kişi tarafından rahatça taşınabilen, ortalama 10 kg. ağırlığında ot, sap demetlerine ya da paketlerine verilen addır. Horoma kaldırma da bundan esinlenmiştir. Bu oyun için gücünü deneyecek veya gösterecek delikanlı, sırt üstü, boylu boyunca uzanır. Horoma kaldıracağı çocukta bükülerek ellerini diz mafsalının altından geçirip sıkıca birbirlerine kilitler. Yere

 

 

uzanmış delikanlı kolunu bu çocuğun kolları ile göğsü arasından sokarak üste gelen kolun omuzla dirsek arasından tutar. Kendi yatar vaziyette iken tek kolu ile çocuğu önce havaya kaldırır sonrada çocuğu taşıyan kol bükülmeden ayağa kalkar. Havaya kaldırılan kişi çocuk olabileceği gibi kaldıranın yaşıtı da olabilir. Bu oyunda kim daha ağır kişiyi kaldırabilirse o en güçlü kişi sayılır. Görüleceği üzere Horoma kaldırma oyununu, bir çeşit halter sporu da sayabiliriz.

        YÜZÜK OYUNU: Üçer veya beşer kişilik iki takım oluşturulur. Yedi tane boş ceviz kabuğu ve bir adette kuru fasulye temin edilir. Oyunun yüz sayısında biteceği kararlaştırılır. Oyuna ilk başlayacak tarafı tespit etmek için gruptan herhangi bir taraf, ceviz kabuğu içine saklanmış fasulye tanesini bulmaya çalışır. Son iki kabuğa kadar bulamazsa kalan iki kabuktan şayet boşunu tercih ederek açarsa oyuna ilk başlama hakkı rakip tarafa geçer. Dolusunu bulursa kendi grubu oyuna başlayacak taraf olur. Rakip oyunculardan birisi geriye dönerek bir tepsi veya tabla üstündeki ceviz kabuklarından birinin altına gizlice fasulyeyi koyarak oyuna başlayacak grubun önüne getirir. Gruptan herhangi birisi altında fasulye tanesi olan ceviz kabuklarını sıra ile veya karışık olarak kaldırarak fasulyeyi bulmaya çalışır. Son iki kabuğa kadar bulabilirse o zaman l0 sayı kazanarak oyuna kendi grubunun devam etme hakkını elde eder. Şayet, son iki kabuktaki doluyu bulamazsa, işte o zaman oyun oynama sırası rakip tarafa geçmiş sayılır. Oyun böylece sürüp gider, 50 sayıya bir "Dibiyet" denir, oyun iki dibiyette yani 100 sayıda biter. Kaybeden taraf kazanan tarafa oyundan önce anlaştıkları ziyafeti verir.

        KIZAK KAYMA: Bir kış eğlencesi olan spor yönü ağırlıklı kızak kayma; kışların çok uzun sürmesi ve kar katmanın fazla olması dolayısıyla kış boyunca çocukların, gençlerin ve hatta büyüklerin eğlencelerinden birisi olarak önemini halen korumaktadır. Kızak kaymak için genelde dik olan 40-70 derecelik eğimli yerler tercih edilir. Buralara bazen özel engeller yapılarak kızakların adeta havada gösteri yapması şekline dönüşür. Kızak yapımında Oklavi gibi dokusu sık, kayganlık özelliği olan ve darbelere dayanıklı ağaçlar kullanılır. Eskiden kızaklara madeni hiç bir parça kullanılmazken son zamanlarda sürütmelerin altına madeni balya demir çakılarak daha hızlı gitmeleri sağlanmıştır. Büyükler ise çoğu zaman beş-on kişinin birlikte bineceği çiftçilikte kullanılan büyük kızaklara binerler. Bir kişi ön tarafta kızağın iki kolunun arasına girerek kendi küçük kızağına binip büyük kızağın şoförlüğünü yaparak bu sporu devam ettirir. Genellikle kışın karın sertleştiği (kırç tuttuğu) zaman yapılan bu eğlencede kullanılan kızaklara 'Sıga" denir, Sıga öz Türkçe bir kelimedir.

        NAZAR NAZAR : Yağmur yağmadığı zaman birkaç kişinin bir araya gelerek evleri dolaşmasıyla başlar.Süpürgenin püsküllü tarafı gelinlik çocuk yapılır, gelin gibi giydirilir. Yüzlerine is (Mur) sürülmüş soytarılar kılıç şeklinde yapılmış bedevreleri ellerine alarak, beraberinde götürdükleri çuval, kolopa ve sitil gibi malzemelerle kapı kapı dolaşarak, yağ mısır ve para toplarlar, kapılara gelince;

NAZAR NAZAR NE GEZER NAZAR BURDA NE GEZER,

YAĞSlN SAĞSlN SEL OLSUN DÖRT YANIMIZ GÖL OLSUN

VERENİN BİR KOÇ OĞLU OLSUN VERMEYENİN BİR KÖR KIZI OLSUN ODA BACADAN DÜŞSÜN ÖLSÜN

Mani şeklinde yüksek sesle söylenir. Hediyesini veren ev sahibi bu grubun peşinden su serperek uğurlar.

       YILBAŞI DEVE: Dört kişi deve olur. Deveye zil takılır. Erkeklerden birisi gelin gibi giysi giyer. Gelini korumak için etrafında yüzlerine (is) sürülmüş beş kadar soytarı bulunur.

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam34
Toplam Ziyaret223066
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar38.499038.6532
Euro43.604943.7796
Hava Durumu